Hani düşünüyorum da bireysel bir şey olsa, insan “Niye ben?” diye soruyor genellikle ama güveneceği, yardım alacağını umduğu, olmadı şunu yaparım, şuna sorarım, şuraya giderim dediği seçenekler, umutlar, güven noktaları oluyor. Şimdi hiçbiri yok. Bütün yaşam düzenimiz, alışkanlıklarımız, tüm kurallar değişti, en yakınlarımızla bile görüşemiyoruz. Başka bir insana değmemek için müthiş bir çaba içindeyiz. Her zaman gittiğimiz yere gidemiyoruz, her zaman yediğimizi yiyemiyoruz… Saysam sayfalar dolacak kadar değişiklik… Şimdi yeniden yapılanıyoruz, yeni duruma ayak uydurmaya, yeni koşullarda ayakta kalmaya hem beden hem de ruh sağlığımızı korumaya çalışıyoruz. Şunca yaşı, eğitimi, deneyimi olan biz yetişkinler şaşkınız, çaresiz hissediyoruz, korkuyoruz.
Bizim zorlandığımız bu zamanlarda onlar rahat olabilir mi? Çocuklar, hele ki küçükler bir durum karşısında genellikle ana babalarının ne yaptığına göre tavır alırlar. Ana baba rahatsa çocuk da rahattır, kaygılıysa çocuk da kaygılı, sıkıntılıysa çocuk da sıkıntılı. Düşünün ki minicik bebek bile annesinin ona yaklaşımı, tutuşu, emzirmesinden kaygısını hissedebiliyor ve etkilenebiliyor.
Yani bu durumda anne babanın psikolojik dayanıklılığı, kaygıyla baş etme gücü, yeni durumlara uyum sağlayabilme becerisi dolayısıyla sıkıntılı durumlarda çocuğu sarmalayabilmesi tabii ilk fırsatta da bağımsızlaştırabilmesi önem kazanır. Çocuk güvenmek, yaslanmak, sarmalanmak ister aynen ana rahminde olduğu gibi hem sımsıkı güvende hem sıvının içinde salınacak kadar özgür. Ancak o zaman rahat eder; dünyaya, ailesine, kendine güvenir ve ancak ondan sonra yavaş yavaş güvenli bir birey olma yolunda ile rler. Bu yolda çocuğun en büyük yardımcısı düzen, rutinler ve kararlılık çünkü çocuk iyi bildiği bir çevre ve düzende güven duyar, huzurlu olur. Ancak bu yolla dünyayı yavaş yavaş tanır zihninde güvenli alanlar oluşturur, bunları genişletir, kendi algısını, kavrayışını oluşturur.
Ama hayat böyle düz bir yol değil çeşitli zorluklar, bizi derinden sarsacak birçok yaşam olayıyla dolu. Bunlardan birini hem de epey zorlayıcı birini yaşıyoruz. Hem biz yetişkinlerin hem de çocuklarımızın sarmalanmaya ihtiyacı var. Kriz yönetimi uzmanları böyle telaşlı durumlarda alışılmış olanı sürdürmenin önemini vurguluyor. Düzeni, rutini, yerleşmiş olanı öne çıkarmak; güveni yeniden yapılandırmak ve meşguliyet çok önemli diyor travma konusundaki kaynaklar. Özetle hayatı bırakıp bizi “korkutan olay”a kilitlenmek; sürekli onu düşünmek, onu konuşmak, onu izlemek yerine mümkün olduğu kadar hayatımızın olağan akışı içinde kalabilmek, rutinlerimizi, alışkanlıklarımızı koruyup sürdürmek. Zaman zaman olan bitenden haberdar olmak adına gelişmeleri izlemek ama daha çok günlük temponuzu sürdürmek.
Okul yok, iş yok, gezmek yok, arkadaşla buluşmak yok nasıl bir günlük tempo diyeceksiniz. Oysa meşgul etmek, hoş tutmak, korumak kollamak zorunda olduğunuz çocuğunuz ya da çocuklarınız varsa epeyce yoğun bir temponuz da var demektir. Onların günlük temel bedensel ihtiyaçları; yemekleri, temizlikleri, uykuları, belki giyinmeleri vb yaşlarına ve gereksinimlerine bağlı olarak zaten epeyce meşgul edici olacaktır. Bir de onları hem olumsuz yaşantılardan biraz (yaşa bağlı olarak tamamen olması da doğru değil) uzak tutmak hem de keyifli zaman geçirmeleri için oyun, eğlence, dans, müzik, sohbet, jimnastik, ev işi, el işi, yemek, film izleme, eski resimlere bakma, internet gezileri vb seçenekler yaratmak da epey bir iş.
Yani aslında gerçekten yapabilirsek bu iş iki taraflı bir yarar getirir. Böylelikle hem çocuklar korunur hem de çocuklarınız sizi kendileriyle meşgul ederek bu olumsuz yaşantıdan bir ölçüde korur. Yani iyi değerlendirilirse iki taraf da birbiri için bir anlamda yenileyici, koruyucu, onarıcı olur. Kimbilir belki siz çocuğunuzda yeni özellikler keşfedersiniz, o da sizin ruhunuzun derinliklerini tanır, payını alır.
Başarılı bir şekilde güncellendi
Başarılı bir şekilde silindi
İşleminiz gerçekleştirilirken hata oluştu.