Bebek ve Yaz Tatili

Çiftler bebek sahibi olduktan sonra en korktukları şeyin başında uzunca bir süre seyahate çıkamayacak olmaları gelir. Bebekle tatil, birçok aile için imkansızlar listesinin başında gibi görünse de aslında çok büyük bir yanılgıdan ibarettir.

Bebekle tatile çıkılan dönemleri çok basit bir şekilde üçe ayırmak mümkündür. İlk altı aylık dönem; 6-12 aylık dönem ve 1 yaşından sonrası. Bebeğin anne sütünden başka hiçbir şeye ihtiyaç duymadığı dolayısı ile fiziksel olarak tatile gitmenin en kolay olduğu dönem, ilk dönemdir. Yanınızda çocuğun beslenmesi için hazır mamalar, çorbalar, vb… şeyler taşımak zorunda olmadığınız, dolayısıyla da tatile en hafif gittiğiniz dönemlerin başında gelir. Burada tek istisna eğer bebeğinizi emzirecek derecede sütünüz yok ise o zaman tatile gittiğiniz süre boyunca bebeğinize yetecek kadar devam sütünü mutlaka yanınızda taşımak zorundasınız. Gittiğiniz yerden de pek tabi devam sütü satın alabilirsiniz ama tatildesiniz, keyif almak için ordasınız, dolayısı ile bebeğin temel gıdası olan süt pek riske atılacak bir konu değil bence. Süprizlerle karşılaşmamak adına varsın bavulunuz biraz ağır olsun ama bebeğinizin sevdiği süt yanınızda olsun.

6 Aylık Bebekle Tatil

İlk 6 ayda bebekle tatil deyince yazlık yerlere gitmeniz tatilinizin sorunsuz geçmesi açısından önemlidir. Bebekler, ilk 6 aylık dönemde enfeksiyonlara çok açık olduğu için havanın soğuk olabileceği, bebeği üşütebileceğiniz yerlerden kaçınmakta fayda var. Bütün anne babaların en çok merak ettiği soruların başında, bebeğin denize ne zaman sokulabileceği gelir. Öncelikle bebeği suya sokabilmek için belli başlı aşılarının tamamlanıp, başını da dik tutabiliyor olması gerekir. Bu da 4-6 aya işaret eder. Sonrasında da denize girmenin ön koşulu olarak deniz suyu sıcaklığının 29-30 derece olması, hava sıcaklığının da bunun en az 2-3 derece üzerinde olması gerektiği söylenir. Fakat 29-30 derece sıcaklığında deniz suyu sıcaklığını her zaman bulmak çok mümkün olmayabilir, o yüzden 25 derece üzeri sıcaklıklar da bence oldukça makul seviyelerdir. Kaldı ki tatile gittiğinizde sakın bu kadar detayı düşünüp de etraftakileri sıkmayın. Deniz size göre sıcak bir denizse, hava da sıcak güneşli bir günse, çocuk doktorunuz da izin veriyorsa bebeğinizi suya çekinmeden sokabilirsiniz. Yalnız burada unutulmaması gereken nokta, havuzlar yeterince steril olmadığından, temizlemek için kullanılan klorlar da bebeğe zarar verebileceğinden, bebekler havuz yerine mutlaka temiz olan denizlere sokulmalıdır. Bazı doktorların 1 yaşına kadar İstanbul’da denize girmeyi pek tavsiye etmediğini ve daha temiz denizleri önerdiklerini de unutmayalım.

Bebekler İçin Yüzme Simidi

Bebeklerle deniz tatiline giderken, hangi simitle suya sokulacağı da yine önemli bir konudur. Bu konuda bebekten bebeğe farklılık gösterir. Küçüklüğümüzde en çok kullanılan ucuz simitler, bebeğinize bu aylarda çok büyük geleceğinden ve içinden kayabileceğinden onları kesinlikle kullanmayın. Ama tatilde, yanınıza simit almayıp, gittiğiniz yerde de bu simitler varsa da çok dert etmeyin; bebeğinizi içine koyduktan sonra mutlaka bir elinizle devrilmemesi için simidinizi, diğer elinizle de simidin içinden bebeğinizi tutun. Bebek için en doğru alternatifler, bacaklarını içine geçirebileceğiniz; kurbağa, araba, vb… şekillerde tenteli veya tentesiz olan simitlerdir. Bebekler, bu simitlerin içine oturup, yüzmek için çaba göstermeden etrafı seyredebilir, suyla oynayabilirler.

Bebekler için yüzme simidi


Tenteli olanlar, güneşten koruma fonksiyonunu da üstlendikleri için daha çok tercih sebebi olabilirler. Ama simitlerde unutulmaması gereken en önemli nokta, denizdeki en ufak dalgalanma veya yanlış bir harekette devrilme riski oluşabilir, o yüzden bir elinizle simidi her zaman tutmayı ihmal etmeyin. Son dönemde popüler olan swimtrainer marka simitler ise bebekleri yüzme esnasında daha aktif hale getiriyor. İçinden kaymasını önleyen şişirilebilir yüzey, kollardan geçip, vücuda oturan klipsli sistemle bebeğin öne düşmesini de engelliyor. Özellikle ilk denize girişlerde bebeğinizi tek yerine iki kişi ile beraber sokmayı tercih edin. Simidi mi çocuğu mu tutacağım derdine düşmeden içiniz rahat olur. Dalgalı denizlerden, temiz olmayan, suya zor girilen yerlerden ve herhangi bir şekilde tehlike oluşturabilecek yerlerden uzak durun.

Rosi Razon

İki Çocukla Tatil Yapmanın Zorlukları

Tatil Nedir?

Tatil sizin için ne ifade ediyor? Güneş, sıcacık kumlar, deniz, sereserpe uzanmak kitap okumak veya harika bir rüzgar eşliğinde bir yaylada saatlerce yürümek; saatlerce manzara izlemek; başka bir şehri, ülkeyi karış karış gezmek, keşfetmek. Kısacası keyif, keşif, huzur, sakinlik, dinginlik, istediğini yapabilme özgürlüğü…

İki Çocukla Tatil Nedir?

2 ufak çocuğunuz varsa ve yardımsız çekirdek aile olarak tatile çıkıyorsanız bütün bunları unutun! İster tatil köyü olsun ister başka bir yer 2 küçük çocukla tatile gittiğiniz zaman bu hoş hisler yerini karmaşa, kaos, iki arada bir derede iş halletme/ihtiyaç karşılama, optimize olma mecburiyeti, diken üstünde durma gibi kavramlara bırakabiliyor.

3 buçuk yaşında bir kızım ve 18 aylık bir oğlum var. Evimizde yardım alıyoruz. Daha önce kız kardeşimin yardımı ile hep beraber tatil yapmıştık ama bu tatilde oğlum daha ayaklanmamış bir bebekti. Sadece kızımızla yaz tatiline çıkmışlığımız da elbette ki var; burada ‘Tek çocuk hiç çocuk’ sözü anlam kazanıyor sanırım çünkü 2 çocukla tatile çıkmak gerçekten bambaşkaymış.

Ailece Tatile Çıkmak

Babamız bu bayram öncesinde ‘Bayramda sadece dördümüz başbaşa tatile çıkalım mı’ diye sorduğunda korku filmi izler gibi suratına baktığımı ve boğazımın nasıl düğümlendiğini şimdi hala hatırlıyorum. İkinci doğumumdan sonra endişe seviyem yükseklere çıktığından ve iki çocuklu ailelerin tatil maceralarını bolca dinlemiş olduğumdan beni aldı bir panik dalgası. Evimizde tırmanacak yer bırakmamış 18 aylık bir oğlan ile varlığını her fırsatta çeşitli krizlerle ortaya koyan 4 yaş sendromlu bir kız çocuğundan bahsediyorum. Aralarındaki inişli çıkışlı ama şu sıralar tavan yapmış kıskançlık krizlerinden hiç bahsetmeyeyim. Bu nedenle işimizi kolaylaştırmak amacıyla bir tatil köyüne gitmenin bizim için daha anlamlı ve konforlu olacağına kocamı sonunda ikna etmeyi başardım. Kendisinin önerisi karavan kiralayıp 2 çocukla belde belde gezmekti ziraJ Neyse onu da 5-10 sene sonra yaparız artık.

Tatil Köyü

Çocuklu Tatil İçin Bavul Hazırlığı

Tatile gitmeden önce çok yakın bir arkadaşıma (kendisinin de 2 çocuğu var ve ailecek oldukça maceralı bir yaz tatili geçmişleri mevcut) bayramda ilk kez ailecek dördümüzün tatile gideceğini söyledim. ‘Nereye gidiyorsunuz? Nerede sefil olacaksınız?’ dedi. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Ama hazırlıklı olursam bu işin altından kalkarım dedim. Tatil öncesi beni sardı bir telaş. İlk iş bir kağıda ihtiyacım olacak şeyleri listeledim. Anne ve babanın ihtiyaçları toplamda 10-15 kalem tuttuysa çocuklarınkine sayfa yetmedi. Koştum elimizdeki bavullara bir bakayım dedim; hepsi kabin boyu. Kocamla baş başa tatile giderken kullandığımız bavullara ufaklığın yedekleri anca sığar. Yaptığımız münazaranın sonucu olarak gittik bir büyük boy bir de orta boy bavul satın  aldık. 2 bavul, 2 puset (gittiğimiz tatil köyünde mesafeler uzun olduğu için puset almamız önerildi) 2 sırt çantası ile havaalanına geldik.

Çocuklar İçin Otel Önerileri

Az biraz rötar ile uçağımız kalktı ve maceramız başladı. Otele akşam yemeği saatinde varacaktık ve çocuklara akşam yemeği verip odamıza öyle geçecektik ancak uçağın rötarı nedeniyle uçaktan aldığımız sandviç ve keklerle karnımızı doyurduk. Büyük kızım bir boğaz ve mide virüsü sebebiyle ateşliydi ve otele 1 saat süren transferimiz boyunca kustu. Otele varıp yatak düzenlememizi yaptık ve uyuduk. Bence şu ana kadar gayet iyiydi diye düşündüm düşünmez olaydım.

Günlerimiz genelde program yapıp o programa asla uyamayarak geçti.  Sabahları en optimum şekilde nasıl kahvaltı edebiliriz sorunumuza anca 6. gün bir çözüm bulabildik. Eğer çocukların kahvaltısı bizden önce bitiyorsa küçük kendini mama sandalyesinden atmak istiyor büyük de ondan kıskanıp sıkıldım diyerek ağlama krizine giriyordu. Utancımızdan tabaklarımızdakini bitiremeden kalkıp uzaklaşıyorduk.

Çocuklar İçin Havuz mu Deniz mi?

Kahvaltı sonrası deniz mi havuz mu sorunsalı başlıyordu. Kızımız havuz istiyor oğlumuz da kumlarla oynamayı sevdiği için denizde mutlu oluyordu. Dördümüz aynı anda denize giremedik. Fethiye’de deniz dalgalı olduğu için çocuklara özel olarak set çekilmiş ve suyu bileğimize kadar gelen sahilde takıldık. Yetişkinlerin girdiği denize de yol üzerinden geçerken 30 saniye suda kalma suretiyle girebildik. Suyun üzerine yerleştirilmiş ve dalgalar yüzünden hoplayan plastik iskeleye çocuklarla beraber yürüdük.’ Bekleyin denize gireceğiz’ dedik. Tabii ki dönüşümlü olarak girdik. Denizde yüzmeyen ebeveyn hoplayan iskele üzerindeki çocukların denize düşmesine engel oluyordu. Sonra 4 çanta, 2 puset ve 2 çocuk ile öğle yemeğine doğru yol aldık.

Allahtan öğle uykusu diye bir şey var. Çocukların öğle uykusu senkronik olduğunda değmeyin keyfimizeJ Çocuklar öğle uykusundayken dinlenmek, oturmak, soluklanmak, öğle yemeği yemek ve dönüşümlü denize girmek için vaktimiz oluyordu.

Öğlen Uykusu

Çocuklar uyandığında onlara yedirip kendimizi yine havuz kenarında buluyorduk. Oğlanı da havuza alıştırdığımızda ve kum oyuncaklarını kumda değil de havuzda oynamayı öğrettiğimizde de hepimiz nihayet havuz da olsa aynı suda yüzebildik.

Banyo yapmak temizlenmek, rahatlamak ve kendine gelmek içindir değil mi? Ama hem çocuklarınız hem de siz yıkanacaksanız bu da bir strateji gerektiren bir eylem haline dönüşüyor. Önce bir çocuğu tv karşısına oturtup sakinleştiriyorsunuz. Sonra bir ebeveyn banyo içerisinde çocukla diğeri de banyonun dışında olmak üzere çocuğu yıkıyor; içerdeki ebeveyn kendi yıkanıyor. Dışardaki de yıkanmış olan çocuğu kurutup giydiriyor ve doğru tv karşısına oturtuyor; sonra da diğer çocuk aynı şekilde banyo yaptırılıyor. Okurken bile yorulduysanız bir de yaparken düşünün.

Akşamları yine çocuklar sıkılıp kendilerini yerlere atıp bağırana kadar açık büfeden artık ne bulabildiysek karnımızı doyurup yemekleri boğazımıza tıkıyorduk çünkü Mini Disco’ya yetişmezsek kızımızın motivasyonu düşüyordu. Mini Disco’da çocukları dans ettirmek de başka bir kabiliyet. Elin Rusu ve İngilizi valla animatörün hareketlerini benden daha elegan yapıyordu. Yaklaşık yarım saat top gibi zıplayan cicozlarımız nihayet yoruluyordu. Ufaklık pusette uyuyordu büyük de Mini Club sinemasında takılıp uykulu bir şekilde odaya dönüyordu.

Gittiğimiz tatil köyünden büyük kızımızı sabahtan akşama kadar Mini Club’da bırakma şansımız vardı. İlk 3 gün hasta diye içimiz el vermedi sonraki 2 gün de; babası ‘Ben zaten çocuklarımı hafta içi göremiyorum onlarla bu tatilde bağlarımı güçlendirmek istiyorum’ diye hava attığı için yine kızımız bizleydi. 6. Gün ise kahvaltıdan sonra Mini Club’a bir koşuşumuz var ki aklınız almazJ Sabah verip akşam aldık çocuğu.

Kısaca Çocukla Tatil

2 çocukla tatil, evde yaptığın şeyleri 40 derece sıcakta yapmak, açık büfeden her yemek aldığında hız rekoru kırmak, yemekleri tadını bile anlamadan boğazına tıkmak, bol bol puset itmek, hiç kullanmadığın yedek eşyalarla dolu çantaları taşımak, deniz tatilinde ayağını denize bile sokamayıp normalde asla yüz vermeyeceğin havuza tabi olmak diyebilirizJ

Çocuklar çok eğlendi ve onların keyif alması herşeye değerdi. Biz yine yazın ailecek bir yerlere kaçmak için kaşınmaya başladık bileJ

Bir sonraki yazımda, Tatil Köyü’nde daha konforlu tatil yapmanın ipuçlarını paylaşacağım.

Sandy Allovi Muraben

Bakıcı Seçiminde Dikkat Edilmesi Gerekenler

Bebek bakıcısı seçmek,  çocuk gelişimi açısından oldukça önemlidir. Çünkü seçilen bakıcının çocuğunuzla nasıl bir iletişim kuracağı ve onunla nasıl ilgileneceği çocuğunuzun ileride olacağı kişiyi doğrudan etkileyecektir. Bu nedenle bebek bakıcısı seçerken aşağıdaki etmenlere dikkat etmelisiniz.

Doğru Bakıcı Seçimi

  • Bakıcılar, özellikle tek çocuklu evlerde mutlaka basit ev temizliği, yemek ve ütü gibi işlerden de sorumlu olmalıdır. Bebeklerin uyuduğu saatler, yemek yapımı, çamaşır yıkama ve yerleri silme gibi işler için uygun zamanlardır. Sizin ihtiyacınız olan size maksimum destek sağlayabilecek ve her konuda olabildiğince esnek olacak biri.
  • Bakıcı seçerken; çok çekingen, inisiyatif alamayan, her şeyi sizin söylemenizi bekleyen birini seçmeyin. Pratik, problemlere hızlı çözüm bulan, cesaretli birini seçin. Günlük hayatta bebeğinizin başına her şey gelebilir, dolayısıyla hızla karar alabilecek, çocuğunuzu her zaman cesaretlenip, daha zorunu yapması için teşvik edecek birini aldığınıza emin olun.
  • İzin konusunda genelde gidecek yeri olan her bakıcı 24 saatlik izin talep eder. Yalnız bu konuda da mümkün olduğunca esnek olan bir bakıcı seçmeyi tercih edin. Sizin gezme gününüz Cumartesi ise Pazar günleri izne gidecek bir bakıcı seçin. Ama gerektiğinde hafta içi de izne gönderebileceğinizi, bu konuda esneklik beklediğinizi de mutlaka söyleyin. Siz de tabii ki esnek olun.
  • Bakıcı alırken, mutlaka referans sorun. Referansları arayıp konuştuğunuzda, almak istediğiniz bakıcı ile ilgili genel bir fikre sahip olabilirsiniz. Tabii ki her zaman referansın aslında bir arkadaştan ibaret olması da çok mümkündür ama yine de şansınızı deneyin.
  • Bakıcı ve bebek

  • Bakıcıya ne kadar para ödeyeceğiniz birçok unsura göre değişmektedir. Evinizin kolay ulaşılabilir olup olmaması, evin büyüklüğü, bakılacak çocuk sayısı ve yaşları, sizin beklediğiniz deneyim, evin bulunduğu semt vb… Sonuçta bakıcınız ne kadar deneyimli ise sizden o kadar fazla para isteyecektir.
  • Eğer yeriniz müsait ise bakıcınıza ayrı bir oda vermekte fayda vardır. O da boş zamanlarında yalnız kalmayı tercih edecektir. Hatta odaya televizyon koymanız onu mutlu edecektir. Ama birçok bakıcı artık telefon konusunda uzmanlaştığı için wireless olan bir evde telefonla saatlerce kendilerini meşgul etmeleri sorun olmayacaktır.
  • Tüm kurallarınızı baştan net olarak bakıcınızla paylaşın. Son olarak bakıcınızın tabikide kendine has bir düzeni ve işleri yapış şekli olacaktır.

Yabancı Bakıcı Çalıştırma

  • Yabancı bakıcı aldığınızda mutlaka bakıcınızın oturma ve çalışma izni olduğundan emin olan. Bakıcılar daha kolay iş bulabilmek adına genelde oturma izinlerini kendi yapıyorlar. Çalışma iznini bazı bakıcılar işverenden beklerlen, bazıları sigortalı olabilmek adına, masrafları işverenle bölüşebiliyor. Bu konuda çevrenizde size yardımcı olan birçok avukat ve aracı şirketlerde bulabilirsiniz.
  • Bakıcınızın, derdini anlatacak kadar Türkçe konuştuğundan emin olun. En basitinden bebeğinizin bir sıkıntısı olup olmadığını anlatabilmesi gerekir. Hiçbir şekilde kendinizin bile anlaşamadığı birini bakıcı olarak tercih etmeyin.
  • Eğer bebeğinizin ufak yaştan İngilizce öğrenmesini istiyorsanız o zaman Filipinli bir bakıcı tercih edebilirsiniz. Fiyatları genelde diğer bakıcılara göre daha pahalı olsa da tamamen tercih meselesidir. O yüzden eğer çocuğunuzu bu şekilde büyütmek istiyorsanız, özellikle Filipinli bakıcıları bulan aracı şirketlerle temasa geçin.
  • Bakıcınızı seçerken, eğer yabancı ise ne kadar süre Türkiye’de kalmayı planladığını, uzun süreli gelip gelmediğini mutlaka öğrenin.

Yatılı Bakıcı Çalıştırmak

  • Birçok kişi yatılı bakıcı yerine gündüzlü bakıcıyı da tercih etmektedir. Ama şunu aklınızdan çıkarmayın, gündüzlü bakıcıya ödeyeceğiniz ücretle yatılı bakıcıya ödeyeceğiniz arasında çok ciddi bir fark olmayacaktır. O yüzden eviniz ve maddi durumunuz müsait ise yatılı bir bakıcı seçilmesi, işte uzayan mesai saatlerinde çocuğuma kim bakacak derdinden kurtaracaktır.

Bakıcı Ajansları

  • Bakıcı bulurken kullandığınız ajanslardan bir kısmı sizden hiçbir ücret beklemezken, bazıları sizden bir maaşa kadar ücret isteyebilir. Tavsiyemiz siz istemeyenlerden başlayın, onlardan memnun kalmazsanız bu işe bir bütçe ayırarak deneyin.

Yazar: Rosi Razon

Bilinçle Yönetilen Hastalık: TİP1 DİYABET

Tip1 Diyabetli Kızımızla Öykümüz

Merhaba, ben Rina, 43 yaşındayım; 13 yaşında Tip1 diyabetli bir çocuk annesiyim.
Bir süredir yazıyorum; hikayemizi, deneyimlerimizi yazıyor hem kendime hem de yeni teşhis almış diyabetli çocuk annelerine yeni bir pencere açmaya çalışıyorum.

Tip1 Diyabet Tanısı

Kızımız Nitsa 2 yaşındayken aldı Tip1 diyabet teşhisini. O günden beri hayatımızın bir parçası olarak bizimle beraber nazlı arkadaşımız…işte hikayemizin başlangıcı….
20 Temmuz 2008 Pazar günü…. Kızımız Nitsa henüz 2 yaşını yeni doldurmuştu…. Nitsa’ya diyabet teşhisi koyulduğu o gün, benim, eşimin, tüm aile fertlerinin ve en çok da Nitsa’nın tüm hayatı birdenbire değişiverdi…. Amerikan Hastanesinin acil servisinde, ufak tefek kara gözlü doktor hanımın sesi hala kulağımdadır…. Kızımızın kan şekerinin 536 ölçüldüğü, Tip 1 diyabet olduğu ve ömür boyu insülin iğneleri ile yaşaması gerektiğini söylemesi, işte o anı asla unutmadım…
Aradan koskoca 11 yıl geçti. Ne mi oldu, çok şey…Hayır artık o kadar karamsar değilim.

Çocuklarda Diyabet

“Diyabet” denildiğinde ben de herkes gibi bunu yaşlılarda olan nam-ı değer “şeker hastalığı” sanırdım… Biz diyabet yakınları ve diyabetliler “şeker hastalığı” lafından hiç hoşlanmayız. Diyabet bizim için artık bir hastalık değil, birlikte yaşamasını öğrendiğimiz bir arkadaş gibidir. Ben de, Diyabet hastalığının 2 türü olduğunu ve çocukluk çağında da Tip 1 olarak ortaya çıkabileceğini işte o gün öğrendim…
Tıpkı diğer aileler gibi bizim de dünyamız karadı…”Neden biz ?” diye kendimize sorup dururken, bir yandan da var gücümüzle yeni duruma adapte olmaya çalışıyorduk. Yaklaşık 10 günlük hastane tedavisi ardından, insülinlerimiz, glukometremiz ve Tip1 diyabetimizle baş başaydık.

Tip1 Diyabet ile Yaşamak

Yıllardır çalışan bir kadın olarak öncelikle işime ara verdim. Ne mi hissettim? Berbat…İlk aylar biraz isyan, biraz karamsarlık, çokça da kendimi dış dünyaya kapatmakla geçti. Çok sevdiğim dostlarımın telefonlarını açamaz oldum. Kimseyle konuşamaz derdimi anlatamaz oldum…Kimsenin beni anlayamayacağını düşündüm, umutsuzdum. Beni en çok yaralayan ise bize her yerde acıyarak bakan gözlerdi…
Ah ne yazık, daha çok küçük, vah vah vah… işte bu cümleleri duymamak için kendimi dış dünyaya kapattım…
Sonra biraz sosyal medya biraz da o dönemde bize çok emeği geçen sevgili diyetisyenimiz ve sevgili doktorlarımız sayesinde, aslında yalnız olmadığımızı bizimki gibi yüzlerce, hatta dünyada binlerce Diyabetli çocuk olduğunun farkına vardım. Bu ruh halimin ne bana ne de sevgili yavruma bir faydası yoktu. Toparlanman lazım dedim kendi kendime…
Karbonhidrat sayımı ve insülin uygulamalarını biraz yoluna koyduktan sonra Nitsa ile gündüzleri ilgilenecek birini bulmakla işe başladık. Bir süre sonra da işime geri döndüm. Bu noktadan sonra sanki hayatımız normalleşmeye başladı. Bu süreçte ailemizin, özellikle büyükannelerin ve sevgili dostlarımızın rolü büyüktür. Tabii diyabet teşhisinden tam 4 yıl sonra gelen evimizin neşesi oğlumuz afacan Ronen’i de unutmamak gerekir….

Rina çocukları Nitsa ve Ronen ile birlikte


İnsülin dozları, karbonhidrat sayımları derken, fark ettiğimiz en önemli şey diyabette sürekli öğrenmemiz, kendimizi geliştirmemiz gerektiği oldu. Kızımız çok küçüktü… biz okuyacak, , öğrenecek ve kızımıza faydalı olacaktık….

Tip1 Diyabette Bilinçli Aile Olmanın Önemi

İşte bu yüzden eğitimin özellikle de ailelerin eğitilip bilinçlendirilmesinin çok önemli olduğuna inanıyorum. Unutmayalım ne kadar çok bilgi edinirsek, çocuklarımıza o kadar faydalı oluruz…diyabeti yok edemesek de iyi yöneterek onu yenebiliriz….
Günlük rutinimizde açlık ve tokluk kan şekeri ölçme, yediği öğünlerden sonra karbonhidratlarını sayarak insülin dozu uygulama artık son derece sıradanlaştı. Nitsa’cık bu işi o kadar normal kabul ediyordu ki, 3 yaşındayken bana “Anne senin pıtın nerde” diye sorardı….
Pıt, kan şekeri ölçümü için aramızda kullandığımız özel bir şifre

Diyabet Anneleri


Biz diyabet anneleri sanki 7/24 çalışan yapay pankreas gibiyizdir. Her an tetikte, her an gözümüz telefonda…..24 saat mesai yapan bir hemşire gibiyiz biz…..Her gece saat 3te çalan alarmımız, ya da biyolojik saatimiz vardır…Bazen karbonhidrat hesabını araba kullanırken bile yapabilen bir hesap makinesi oluruz, bazen besin değerlerini ezbere bilen karbonhidrat cetveliyizdir.

Hepimizde bir dijital tartı hassasiyetinde göz kararı vardır…Biz diyabet anneleri belki de özel bir donanımla geliyoruz bu dünyaya, yavrumuzu koruma içgüdüsüyle her şeye yetiyoruz, ya da yetmeye çalışıyoruz…
Biz diyabeti yenenlerdeniz. Nitsa bugün 13 yaşında, o çok bilinçli, kendini bilen, kendi diyabetini şimdiden yönetebilen bir genç kız.
Tabaklarca pasta yememesi haricinde diğer arkadaşlarından bir farkı olmadığını görüyor ve mutlulukla izliyorum. Hani soruyorlar ya bazen “çikolata yiyebiliyor mu! yazııık” evet yiyor meraklanmasın kimse.
Aktivite, oyun, spor, dans…diyabet bunların hiçbirine engel değil. Yeter ki doğru yönetelim, yeter ki bilinçli olalım. Yeter ki dışarı çıktığımızda insanlar bize acıyarak bakmasın, bizi umutsuzluğa sürüklemesin…

Rina DARSA
diyabetliannesi blog yazarı

Çocuklarla Seyahat Güzeldir

Ben Ceren : ) 39 yaşında 2 ve 7 yaşlarında 2 kız çocuğu annesiyim. Baba mesleği turizm olunca çocukluğumdan beri seyahatlerin göbeğinde büyüdüm ve çekirdekten yetiştim diyebilirim. Babam 45 senedir turizm işinde ve bizim aile şirketimiz olan ‘Güneş Turizm’’i 1980 yılında kurmuş. Ben ve kız kardeşim de başka bir sektör düşünmeden ona ortak olduk. Kendimizi bildiğimiz bileli turizm alanında çalışıyoruz, dünyayı geziyoruz ve de gezdiriyoruz.
İki çocuk sahibi ve gezmeyi seven bir turizmci olarak, neden çocuklu ailelere yönelik turlar da yapmıyoruz ki dedim ve ‘Çocuklu Turlar’ ortaya çıktı. Aslında biraz da ihtiyaçtan doğdu diyebilirim. Kendi çocuklarımla olan seyahatlerde, bir süre sonra en güzel yerde bile sıkılabildiklerini, ağlama krizleri ve kaprislere maruz kalabildiğimizi farkettim. Aslında çocuklar, başka çocuklarla beraberken çok mutlu. Eee; çocuk mutlu olunca anne-baba da mutlu.

Aile Turları

Çocukla seyahat denince genelde akla ilk olarak her şey dahil tatil köyleri geliyor nedense. Çocuklu Turlar’da bizim amacımız kültürel yurtiçi ve yurtdışı gezilerin ailecek deneyimlenmesini sağlamak. Biraz büyüklere, biraz çocuklara hitap ederek herkesin keyif alacağı, ufkunun açılacağı, farkına varmadan öğreneceğimiz, yeni dostlukların kurulacağı seyahatler planlıyoruz. Çocuklara farklı ülkeler hakkında kitaplar okumak, kültürleri anlatmak; hiçbir zaman deneyimleyip, gezip görmek kadar akılda kalıcı bir etki yaratmayacaktır. Ataturk’ü ise Anıtkabir veya Selanik Gezileri ile çok daha iyi şekilde tanıyacaklarına inanıyoruz…
Çocuklarla seyahati kolaylaştırabilmek için, kendi deneyimlerimden bazı önerileri aşağıda paylaşıyorum.

Çocuklarla Tatilin Zorlukları

Tabi ki her çocuk ve aile farklıdır, ancak yine de bazı noktaların faydalı olabileceğini umuyorum. Özellikle havalimanlarında güvenlik, pasaport, check-in vb işlemler yetişkinler için bile oldukça sıkıcı ve stresliyken, çocuklarla bu stresin katlanarak artması oldukça normal: ) Yolculuk boyunca onların sakince oturmasını ve sabırlı olmasını beklemek herhalde biraz ütopik olur. Çocuklar kaç yaşında olursa olsun özellikle kendi düzenlerinden çıktıkları zaman, farklı hareketler sergileyip dikkat çekmek isteyebiliyorlar. Tüm yorgunluğuna rağmen, çocuklarla gezmek çok güzel ve her şeye değer.

Çocuklarıyla Tatile Çıkacaklara Öneriler

* Öncelikle onun henüz bir çocuk olduğunu unutmamalı ve hatta arada kendimize hatırlatmalı. Bazen çocukları yetişkin yerine koyup fazla beklentiye girme hatasını hepimiz arada yapıyoruz sanki…
* Seyahat esnasında çocuğa sinirlendiğimiz, sabırsızlandığımız zamanlar olacağı kesin. O anda pozitif şeylere odaklanmaya çalışmalı, sakin olmanın yollarını aramalı, derin nefes almalı ve çocuğu biraz kendi haline bırakmalıyız. Biz ebeveynler ne zaman sinirli ve stresli olursak, çocuklarımız bunu sünger gibi çekiyor, o kesin. Demesi kolay da olsa, o an bunu yapmak bazen çok zor olabiliyor biliyorum, ama sürekli aklımıza getirmek işe yarıyor.

İzmir, Karaburun tatilimizden bir kare


* Seyahate çıkmadan önce, yaşına göre çocuğa yolculuk hakkında genel bilgiler verilmeli ki kendini biraz hazırlasın. Mesela gideceğimiz şehirlerin haritada yerlerini, hangi araçlara bineceğimizi, varsa başka çocuklarla tanışacağımızı, vs anlatmak çocuk için iyi oluyor. Hatta götüreceği oyun, kitap, vb. çantayı çocuğun kendi hazırlaması da güzel. Ayrıca uçakta güvenlik kurallarını, gezi programını, vb. bilgileri önceden paylaşmakta fayda var.
* Çocuklu seyahatte bavul hazırlamak da ustalık gerektirir. Yanımıza çok ağırlık yapmamalı, bol yedekli ve rahat kıyafet/ayakkabı almalıyız. Bir de uçak-otobüs içi hava sıcaklığı değişebileceğinden katlı giyinmekte fayda var. El çantamızda ıslak mendil, sakız, atıştırmalık, su, kitap, boyama kalemi, oyunlar, sticker, vb. bulundurmak her zaman işe yarıyor. Ayrıca çocuğun daha önceden görmediği ancak ona sürpriz olacak birkaç kırtasiye malzemesi, oyuncak, kitap, vb. seveceğini düşündüğümüz şeyleri çantanın gizli bir köşesine koymak da onu keyiflendirebilecektir. Gerçi bir süre sonra o da alışkanlığa dönüşüyor. Benim büyük kızım her seyahat öncesi sürpriz aktivite kitapları aldığımı tahmin edip çekmece karıştırıyor ama olsun, sürprizler her zaman güzel: )
* Seyahatlerde; akşam yatma saatini normale göre geciktirmek, abur cubur yemek, vb. bazı kuralları esnetip, eve dönünce kendi düzenimize rahatlıkla geri dönebiliriz. Ailenizle beraber sağlıklı ve unutulmaz anılar biriktireceğiniz bol seyahatli yıllar diliyorum. Hayat kısa ve anı yaşamak çok önemli. Çocuklarla zorlanır mıyım, yorulur mu, sıkılır mı diye düşünmeden gezmek, görmek lazım. Pişman olmayacağınız kesin: )
Sevgiler
Ceren SEĞMEN