Bilinçle Yönetilen Hastalık: TİP1 DİYABET
Tip1 Diyabetli Kızımızla Öykümüz
Merhaba, ben Rina, 43 yaşındayım; 13 yaşında Tip1 diyabetli bir çocuk annesiyim.
Bir süredir yazıyorum; hikayemizi, deneyimlerimizi yazıyor hem kendime hem de yeni teşhis almış diyabetli çocuk annelerine yeni bir pencere açmaya çalışıyorum.
Tip1 Diyabet Tanısı
Kızımız Nitsa 2 yaşındayken aldı Tip1 diyabet teşhisini. O günden beri hayatımızın bir parçası olarak bizimle beraber nazlı arkadaşımız…işte hikayemizin başlangıcı….
20 Temmuz 2008 Pazar günü…. Kızımız Nitsa henüz 2 yaşını yeni doldurmuştu…. Nitsa’ya diyabet teşhisi koyulduğu o gün, benim, eşimin, tüm aile fertlerinin ve en çok da Nitsa’nın tüm hayatı birdenbire değişiverdi…. Amerikan Hastanesinin acil servisinde, ufak tefek kara gözlü doktor hanımın sesi hala kulağımdadır…. Kızımızın kan şekerinin 536 ölçüldüğü, Tip 1 diyabet olduğu ve ömür boyu insülin iğneleri ile yaşaması gerektiğini söylemesi, işte o anı asla unutmadım…
Aradan koskoca 11 yıl geçti. Ne mi oldu, çok şey…Hayır artık o kadar karamsar değilim.
Çocuklarda Diyabet
“Diyabet” denildiğinde ben de herkes gibi bunu yaşlılarda olan nam-ı değer “şeker hastalığı” sanırdım… Biz diyabet yakınları ve diyabetliler “şeker hastalığı” lafından hiç hoşlanmayız. Diyabet bizim için artık bir hastalık değil, birlikte yaşamasını öğrendiğimiz bir arkadaş gibidir. Ben de, Diyabet hastalığının 2 türü olduğunu ve çocukluk çağında da Tip 1 olarak ortaya çıkabileceğini işte o gün öğrendim…
Tıpkı diğer aileler gibi bizim de dünyamız karadı…”Neden biz ?” diye kendimize sorup dururken, bir yandan da var gücümüzle yeni duruma adapte olmaya çalışıyorduk. Yaklaşık 10 günlük hastane tedavisi ardından, insülinlerimiz, glukometremiz ve Tip1 diyabetimizle baş başaydık.
Tip1 Diyabet ile Yaşamak
Yıllardır çalışan bir kadın olarak öncelikle işime ara verdim. Ne mi hissettim? Berbat…İlk aylar biraz isyan, biraz karamsarlık, çokça da kendimi dış dünyaya kapatmakla geçti. Çok sevdiğim dostlarımın telefonlarını açamaz oldum. Kimseyle konuşamaz derdimi anlatamaz oldum…Kimsenin beni anlayamayacağını düşündüm, umutsuzdum. Beni en çok yaralayan ise bize her yerde acıyarak bakan gözlerdi…
Ah ne yazık, daha çok küçük, vah vah vah… işte bu cümleleri duymamak için kendimi dış dünyaya kapattım…
Sonra biraz sosyal medya biraz da o dönemde bize çok emeği geçen sevgili diyetisyenimiz ve sevgili doktorlarımız sayesinde, aslında yalnız olmadığımızı bizimki gibi yüzlerce, hatta dünyada binlerce Diyabetli çocuk olduğunun farkına vardım. Bu ruh halimin ne bana ne de sevgili yavruma bir faydası yoktu. Toparlanman lazım dedim kendi kendime…
Karbonhidrat sayımı ve insülin uygulamalarını biraz yoluna koyduktan sonra Nitsa ile gündüzleri ilgilenecek birini bulmakla işe başladık. Bir süre sonra da işime geri döndüm. Bu noktadan sonra sanki hayatımız normalleşmeye başladı. Bu süreçte ailemizin, özellikle büyükannelerin ve sevgili dostlarımızın rolü büyüktür. Tabii diyabet teşhisinden tam 4 yıl sonra gelen evimizin neşesi oğlumuz afacan Ronen’i de unutmamak gerekir….
İnsülin dozları, karbonhidrat sayımları derken, fark ettiğimiz en önemli şey diyabette sürekli öğrenmemiz, kendimizi geliştirmemiz gerektiği oldu. Kızımız çok küçüktü… biz okuyacak, , öğrenecek ve kızımıza faydalı olacaktık….
Tip1 Diyabette Bilinçli Aile Olmanın Önemi
İşte bu yüzden eğitimin özellikle de ailelerin eğitilip bilinçlendirilmesinin çok önemli olduğuna inanıyorum. Unutmayalım ne kadar çok bilgi edinirsek, çocuklarımıza o kadar faydalı oluruz…diyabeti yok edemesek de iyi yöneterek onu yenebiliriz….
Günlük rutinimizde açlık ve tokluk kan şekeri ölçme, yediği öğünlerden sonra karbonhidratlarını sayarak insülin dozu uygulama artık son derece sıradanlaştı. Nitsa’cık bu işi o kadar normal kabul ediyordu ki, 3 yaşındayken bana “Anne senin pıtın nerde” diye sorardı….
Pıt, kan şekeri ölçümü için aramızda kullandığımız özel bir şifre
Diyabet Anneleri
Biz diyabet anneleri sanki 7/24 çalışan yapay pankreas gibiyizdir. Her an tetikte, her an gözümüz telefonda…..24 saat mesai yapan bir hemşire gibiyiz biz…..Her gece saat 3te çalan alarmımız, ya da biyolojik saatimiz vardır…Bazen karbonhidrat hesabını araba kullanırken bile yapabilen bir hesap makinesi oluruz, bazen besin değerlerini ezbere bilen karbonhidrat cetveliyizdir.
Hepimizde bir dijital tartı hassasiyetinde göz kararı vardır…Biz diyabet anneleri belki de özel bir donanımla geliyoruz bu dünyaya, yavrumuzu koruma içgüdüsüyle her şeye yetiyoruz, ya da yetmeye çalışıyoruz…
Biz diyabeti yenenlerdeniz. Nitsa bugün 13 yaşında, o çok bilinçli, kendini bilen, kendi diyabetini şimdiden yönetebilen bir genç kız.
Tabaklarca pasta yememesi haricinde diğer arkadaşlarından bir farkı olmadığını görüyor ve mutlulukla izliyorum. Hani soruyorlar ya bazen “çikolata yiyebiliyor mu! yazııık” evet yiyor meraklanmasın kimse.
Aktivite, oyun, spor, dans…diyabet bunların hiçbirine engel değil. Yeter ki doğru yönetelim, yeter ki bilinçli olalım. Yeter ki dışarı çıktığımızda insanlar bize acıyarak bakmasın, bizi umutsuzluğa sürüklemesin…
Rina DARSA
diyabetliannesi blog yazarı