Uzm. Dr. Meltem Kora İle Güzel Bir Röportaj

Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Meltem Kora

Çocuk Ve Ergen Psikiyatristi Meltem Kora

ÇD: Meltem Hanım, merhaba, hoşgeldiniz. “Understanding Children and Childhood: Mental Health Perspectives through Art, Aesthetics, and Humanities” adlı kitabınızdan söz etmek isteriz. Biraz bu kitaptan ve içeriğinden söz eder misiniz?

MK: Merhaba, beni ve kitabımı sitenize konuk ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Sitenizi büyük bir keyifle takip ediyorum; özellikle erken çocukluk dönemini önceleyen, aile ve çocuk ilişkisini destekleyen bilimsel yaklaşımlı çok güzel bir çalışma olduğunu düşünüyorum.

Benim kitap projem hem kendi doğurduğum çocuklarım hem de bana yıllar içinde çeşitli sorularla başvuran çocuklarımın gereksinim alanları ile anneler olarak bizlerin yaşadıklarını bir arada düşünmem ile ortaya çıktı. Bir başka deyişle bu kitabı kendi mesleki deneyim ve düşüncelerimi, kişisel deneyim ve bilgilerim ile birleştirmeye çalıştığım bir deneme olarak yazdım. Kendi çocukluğum, çocuklarım ve genel olarak çocukluk kavramı bir anlamda bir araya geldiler ve ruhbilim ile estetik felsefesi kesişiminde söyleşmeye çalıştılar.

ÇD: Bunu biraz daha açar mısınız?

MK: Şöyle açıklamaya çalışayım. Hastalarım, danışanlarım bana geldiklerinde çocukların sergilediği kimi özellikleri benle birlikte değerlendirirken, hep bir temel soru bizimledir: “Çocuklara anlamlı ve güzel bir hayat sürmeyi nasıl öğreteceğiz?”

Bu sorunun yanıtını ne Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu tedavisinde ne de yıllardır sürdürdüğüm bilişsel-davranışçı psikoterapilerin belirti azaltma yönelimli temel yaklaşımlarında bulabildiğimizden, daha farklı bir alana, özellikle “güzellik” nedir, nasıl fark edilir, hayatımıza kattığı anlam nedir sorularına yelken açmak gerekmekteydi. Bu nedenle kendime sorduğum soruları samimiyetle, kendi çocukluğumun deneyimlerinden de hareketle ele almayı denedim.

ÇD: Kitap neden İngilizce, Meltem Hanım?

MK: Buna iki cevabım var. Bir tanesi, daha kolaycı, rasyonel bir cevap: Uluslararası bir dil eşliğinde, tüm eğitimini Türkiye’de yapmış bir kadın psikiyatrist olarak çağıma tanıklığımı ilk ağızdan dünya topluluğu içinde not edebilmek… İkinci yanıtım ise kişisel: Anadilim olan Türkçe’de duygusal deneyimlerimi dile getirmede çok daha sansürcü, yasakçı bir yanımın devreye girmesi, kadın olma ve annelik konusunda yoğun bir “ketlenme-inhibisyon” ekseninin peşimi bırakmaması… Gerçi ilk kitap İngilizce olsa da, Türkçesi de yayınevinde; umarım yakın zamanda çıkacak…

ÇD: Bu kitapta ele aldığınız konular neler?

MK: Kitapta özellikle bağlanma, anne-çocuk ilişkisi, dil gelişimin düşünce gelişimi üzerindeki etkisi; empati; ayna nöronlar hipotezi; estetik duyum ya da estetik tavır gelişimi gibi konuları ele almaya çalıştım. Temelleri oyun etkinliğinde kurulan sanat bilincinin ve dünyayı estetik bir duyumsallıkla ele almanın gelişim psikolojisi perspektifi içindeki yerini aramaya çalıştım. Sanat, edebiyat, resim, dans, müzik gibi estetik alanların Paleolitik dönemde, 25.000 yıl önce mağara duvarlarına resim yapan insanın bir iletişim dili, bir sosyalleşme aracı olarak nasıl ortaya çıktığından hareket ederek, “yaratıcılık” baskısına dikkat çekmeye çalıştım. Estetik tavrın, yaratıcı çocuk kavramına üstünlüğünü tartıştım.

ÇD: Sanatın çocuk gelişiminde yeri konusunda bir son değerlendirme alabilir miyiz?

MK: Kitapta oyun sanatı “artsy play” dediğim bir kavramdan söz ediyorum. Bu aslında biz uzmanların “nitelikli zaman” dediğimiz ve “çocuklarla oynayın” önerimizde geliştirmeyi önemsediğimiz bir kavrama denk düşüyor. Yani anın yakalandığı, anne-çocuk/baba-çocuk etkileşiminin öne çıktığı, her iki tarafın ben-ve-ötekinin aynı zaman/mekan kesidi içinde buluştuğu bir deneyime işaret ediyor. Sanatla ilişkisi şu: Bir çocuk oyununda nesnelerin sadece nesneler olmaktan çıktığı anlamla bütünleştiği, yani sembolleşmenin, soyutlamanın gerçekleştiği bir yönü olduğunu biliriz. Çocuk bir plastik kutu ile arabalar, evler, kahramanlar yapabilir örneğin. İşte bu sembolik alanda buluşma, sanatın işaret ettiği, estetik duyumun ve “güzel” olanın kavranabildiği bir alan olduğundan çocuk gelişiminde büyük yere sahiptir. Oyun birisiyle oynandığında güzeldir; “güzellik” kavranabildiğinde hayata dair güzel olan ve anlamlı olan öğrenilebilir. Çocuklarımızın ve bizlerin de en büyük gereksinimi karşılanabilir.

ÇD: Çok teşekkür ederiz.

MK: Ben teşekkür ederim.