Ailelerle paylaştığımız birçok konu var gün içinde... Elbette hepsi çocuğuna en iyiyi sunmak istiyor. Ama zaman zaman tıkandığımız veya iyi yapalım derken istenmeyen durumlara yol açtığımız olabiliyor.
Çocuk gelişimi nde en çok paylaştığımız birkaç konuyu önerilerimle birlikte sizlere aktarmak istiyorum
Kıyafet konusu problem olarak görülüyor. Bu konuda bildiklerimiz tekrarlayalım.
Sosyalleşmeye başladıkları zaman seçtiği kıyafetleri eleştirmeyelim. Ya istediğini seçmesine izin verelim, ya da çok olmayacak kıyafetler giymeye başladıysa iki kıyafet seçeneği sunup yine kendi beğendiğini giymesine izin verelim. Seçimlerine hep olumsuz bakarsak zamanla kendini her konuda yetersiz olduğunu düşünmesine yol açabiliriz.
"Koşma düşersin" bunu hepimiz heyecanla kim bilir kaç kere söyledik. Veya buna benzer uyarılarda bulunduk… Çocuk koşuyor ama düşmüyor. O zaman bizim uyarımızın manası kalmıyor. Bu gibi uyarıları sebep sonuç ilişkisi kurarak anlatabilirsek daha yararlı olacaktır. Veya elimizden tutup yürürken onunla sohbet edebilirsek, dikkatini sevdiği bir konuda toplayabilirsek istenmeyen durumlarla karşılaşmayız. Parkta, alışverişlerde, lokantada vb. bu formül işe yarayacaktır. Evden çıkmadan gideceğimiz yer hakkında konuşursak (tabi yaşına göre) ve nasıl davranacağımıza birlikte karar verirsek istediğimiz sonuca ulaşabiliriz. Biz atölyedeki öğrencilerimizle oyuncak mağazası, kırtasiye gibi gezilere gidiyoruz. Yaklaşık 30 çocuk 3-5 yaş aralığında. Önceden konuşarak onların da fikirlerine değer vererek hazırlığımızı tamamlıyoruz ve gittiğimiz yerlerde sorun yaşamıyoruz. "Yapma, dokunma, sessiz ol " gibi uyarıları sadece o anı kurtarıyor. Sözünüzü bir an dinliyor sonra yine istediğini yapıyor. Aslında yönergeyi yerine getirmiş oluyor.
Bazı ailelerin çocuktan korktuğunu gözlemledim. "Ayyy oyuncak alacağımı söylemiştim. Unuttum beni mahveder şimdi" "Parka götürecektim ama işim var, kıyameti koparır şimdi" gibi sözleri sıkça duyuyorum. Çocuklar sınırlarını zorluyor, nerede duracaklarını bilmek istiyorlar. Bize düşen görev çocuğun bizden farklı bir birey olduğunu unutmadan otoriteyi ele almak. Yani ne biz ondan korkalım ne de o bizden korksun. Çocuklar ebeveynlerine güvenmek ister. Bunun için tatlı sert bir tutum, anne-baba ve diğer ilgilenenler aynı dilde konuşurlarsa problem yaşanmaz. Yani birinin "hayır" dediğine diğeri "evet" derse hangi yaş olursa olsun çocuğun kafası karışıp kendi bildiğini yapmaya çalışacaktır.
Psikoloji Dr. Phil. R. Meltem Kavcar Sırmalı’nın çocuk gelişiminde “ Anne-Baba Oldu Diye Aynı Fikirde Olmak Zorunda mıyız ?” yazısını okumanızı tavsiye ederiz.
· Yemek konusunu olay haline değil de zevk haline getirebilirsek çocuğumuzu ve kendimizi yıpratmadan çözebiliriz. Bütün kaygılarda olduğu gibi çocuğumuza bu konuda da kaygılarımızı hissettirmezsek problem olarak gördüğümüz beslenme işini çözebiliriz. Bazı aileler çalışma şartlarından dolayı birlikte sofraya oturamayabiliyor. Ancak hafta sonları ailece kahvaltı yapmak, öğle ve akşam yemeklerinde birlikte olmak çocukları mutlu edecektir. İstemediği yemeğin sadece tadına bakmasını isteyebiliriz. Sakince yapılan bu teklifi geri çevirmeyeceklerdir. 3 yaşından itibaren " bu yemeği ben de pek sevmiyorum ama vitaminini almak için yiyorum" gibi onları anladığımızı hissettirirsek sorun çözülüyor gözlemlerime göre...
Çatışma her yaşta çok tehlikeli bir durum. Çocuğumuzun iyi yaptığı şeyleri öne çıkarırsak istenmeyen davranışlarında azalma görürüz. Onları yüreklendirmek, kabul eder tutum sergilemek, eleştirilerimizin şahsına değil de olaya olduğunu hissettirmekle daha sakin olmasını sağlayabiliriz. Yani duygularını anladığımızı belirtmekle öfkesinin azaldığını gözlemleyebiliriz. Çocuğumuzun kendini ifade etmesine yardım ederek empati kavramını kullanmış ve aşılamış oluruz. Bazen öyle bir kelime sarfediyorlar, öyle bir cümle kuruyorlar ki… Herşeyi anladıklarını düşünüyoruz. Hatta işlerine geldiği gibi davrandıklarından eminiz .. Ne kadar akıllı olurlarsa olsunlar yaşlarına uygun şekilde davranırsak çatışma yaratmayabiliriz.
· Konuşmaya yeni başladığında yanlış kelimeler söyleyebilir. Harflerin yerini değiştirebilir...evliden (eldiven), aksey (asker) vavi (mavi) gibi... Bu kelimeleri düzeltmek yerine doğrusunu söyleyerek tekrar edebiliriz. " Böyle söylenmez" uyarısı, gülmek veya tekrarlaması için ısrar etmek çocuğumuzun konuşma cesaretini kırabilir.
· Ben dahil bütün anneler çocuğunun ne kadar tatlı ve akıllı olduğunu tanıdık olsun olmasın herkesin farketmesini, hayran olmasını isteriz. Bunun için azami çaba sarfettiğimiz zamanlar var. Özellikle 0-6 yaş arasında sanki elimizde kumanda varmış gibi çocuğumuzu yönetiyoruz. Buna aile büyükleri de katılınca çocuk her hareketinde yönerge beklemeye başlıyor. El salla, öpücük yolla, baybay de, teşekkür et, bi çirkin ol, köpek nasıl havlar, kedi nasıl basit olanları… Biraz düşünürsek yüzümüzde gülümsemeyle neler hatırlayabiliriz. Bu gülümseme mahcubiyet anlamına geliyor benim için...
Kontrolü elden bırakmadan kendilerine yetmelerini sağlayabiliriz. Unutmayalım onların bizden farkı deneyim eksikliği sadece...
Özgüvenli, toplu yaşama kurallarını kazanmış mutlu bireyler yetiştirmek istiyorsak ihtiyacımız olan tek şey sabır bence... Eğer çocuklarımızı iyi tanıyıp eğlenceli taraflarını keşfedebilirsek sabıra da gerek kalmayacaktır.
Her ne olursa olsun onu çok sevdiğimizi sözlerimizden çok davranışlarımızla, dokunuşumuzla, bakışımızla anlatabilirsek hayatı boyunca sevgi dolu bir insan olmasını başarabiliriz...
ÇocukluDünya Editörünün mesajı: Günümüzde çoğu anne baba mükemmel bir ebeveyn olmak ve mükemmel bir şekilde çocuk yetiştirmek istiyor. Bu ebeveynlerin hepsi çocuklarının sağlıklı, özgüveni yüksek ve kendi ayakları üzerinde durabilen, ileriki eğitim hayatında da dahil başarılı bireyler olmalarını hedefliyor. Fakat mükemmel çocuk yetiştirmeye çalışan çoğu anne baba bir noktada hayal kırıklığı yaşıyor.
Bu yolda ilerleyen anne babaların çoğunun çocuğunu başka çocuklarla kıyasladığı, çocuklarıyla arkadaş gibi olmaya çalıştıkları, çocuklarının asla ağlamamaları için çabaladıkları, her istediklerini aldığı ve buna benzer birçok hataya düştükleri görülüyor. Oysa ebeveynlerin başlıca görevi çocuklarını ayakları üzerinde durabilen bir birey olarak yetiştirmek ve hayata hazırlamaktır. Bu yüzden de en eğitim ailede başlar ve en önemli nokta ebeveynlerin önce kendi aralarında sonra da çocuklarına karşı takındıkları tutum ve davranışlardır.
Başarılı bir şekilde güncellendi
Başarılı bir şekilde silindi
İşleminiz gerçekleştirilirken hata oluştu.