Prof. Dr. Norma Razon: İstenen bir özellik değil, pekiştirilmemeli. Verilmesi gereken mesaj:
elinden gelenin en iyisini yapmak.
Anne baba da mükemmeliyetçi olmamalı, çocuğun önünde hata yapmalı, hata
yaptığını söylemeli, tekrar denemeli,
Anne baba çocuğu mükemmel olmadı “boşver, üzülme” diye teselli etmemeli, “sen
elinden geleni yap” diye yüreklendirmeli, “bu yaptığın bir öncekinden iyi
oldu, istersen tekrar deneyebilirsin” demeli.
Kolay gelsin
12 aylık kızım var. Çalışmıyorum. Kızımla ben ve babası ilgileniyoruz sadece. Kızım bazı zamanlar babasına gitmek istemiyor. Ağlıyor. Yabancılara gitmek istememesini anlıyorum ama babasında neden ağlıyor? Bu aylarda gelişimsel olarak normal bir durum mu yoksa babasıyla güvenli bağlanma temelini tam oluşturmamış olabilir mi?
Babası çok seviyor, ilgileniyor. Gözlemlerimden de bahsetmek istiyorum. Babası oyun oynamayı bilmiyor. Oyun oyna dediğimde ya çok kısa oynuyor ya da kucağına alıp benim işim bitene kadar volta atıyorlar ya da görüntülü görüşme yapıyorlar.
İlişkilerinde bir sıkıntı olabilir mi? Şimdiden teşekkür ederim
Eğitim Danışmanı, Pedagog Prof. Dr. Norma Razon: Dönemsel olarak bebeklerin, çocukların annelerini/babalarını tercih ettikleri veya annelerini/babalarını kendilerine yaklaştırmadıkları görülür.
Anne baba olarak onunla ilgilenmeye devam edin ancak baba üzerine fazla gitmesin, onun göreceği bir mesafede onun sevdiği oyunları oynasın, şarkıları söylesin, yerde oyunlar kursun ama onu katılmaya mecbur etmesin. Siz babanın oyunlarına ilgi duyun, yere oturup izleyin, kızınızı kucağınıza alıp beraberce bakın. Oyuna katılması için uğraşmayın, izlemesini sağlayın.
Onun önünde anne-baba birbirinize sevgi sözcükleri kullanın, sizin babaya olumlu davranmanız onda babasına güven uyandıracaktır.
Baba sırf anne meşgul diye bebekle ilgileniyorsa, eğlenceli birşey yapmadan vakit dolduruyorsa, dediğiniz gibi “kucakta volta attırıyorsa” bu da bebeğinize sıkıcı geliyorsa, tabii ki bebek baba ile olmak istemeyecektir. Babanın bebeğe cazip gelen aktiviteleri bulması, yaratması, keşfetmesi gerekir. Babanın sizinle aynı oyunları oynaması, aynı aktiviteleri yapması gerekmez.
Bebeğiniz babası ile baş başa kalabiliyorsa, babası onu bebek arabasında gezmeye-parka götürebilir, kısa bir tur attırdıktan sonra annesinin yanına getirebilir.
Baba bu konudaki hassasiyetini ona hissettirmesin.
Baba, bebeğinizin ilgisini kazanmak için aşırı hoşgörülü davranmasın, anne baba birlikte koyduğunuz kurallara birlikte uyun, ikiniz de belirlediğiniz sınırlara uyumlu davranın. Baba kendini sevdirmek için ör. bebeğe çikolata vermesin, yemek yerken eline telefon vermesin.
Bebeğinize sevgi ve şefkat gösterdikçe, ilgi ile yaklaştıkça, temel ihtiyaçlarını güler yüzle karşıladıkça, aşırı koruyucu ve kısıtlayıcı davranmadıkça, gereksiz şımartmadıkça, belli bir özgürlük tanıdıkça, belirlediğiniz yumuşak disiplin ilkelerine uydukça, anne baba paralel davrandıkça, çocuğunuzda anneye de babaya da olumlu bağlanma gerçekleşecektir.
Bu önerilere uyduğunuz halde, bu durum devam ediyorsa çocuk doktorunuza danışın veya bir çocuk uzmanının (pedagog, psikolog, eğitimci...) görüşünü alın.
Kolay gelsin
Psikolog Sena AYHAN: Çocuklar genelde rol model alarak öğrenir. Bu nedenle ailede şiddet uygulayan biri varsa çocukların bunu öğrenmesi daha kolaydır. Duyguları belli etmek için şiddet kullanılmamalıdır ve çocuğa da örnek olunmamalıdır.
Psikolog Fatma Hazal SARI: Çalışan annelerin dikkat etmeleri gereken en önemli nokta çalıştıkları ve çocukları ile vakit geçiremedikleri için suçluluk duygusu taşımamak ve bu suçluluk duygusu ile çocuk ile birlikte olunan her anda aşırı müdahaleci, çocuğun her istediğini yerine getiren bir anne konumu almamaktır. Önemli olan çocuk ile geçirilen vaktin uzunluğu değil kalitesidir. Akşamları birlikte geçirilecek 15 dakikalık keyifli anlar yaratmak ve haftasonları planlar yapmak anne-çocuk ilişkisini beslemek için yeterli olacaktır. Çalışan anneler de her ebeveyn gibi çocuklarıyla sevgiye dayalı bir iletişim kurmalı, çocuğu içtenlikle, yargılamadan dinlemeli, istek ve ilgi alanlarına duyarlı olmalı, yardım için her zaman hazır olduğunu hissettirmeli, günün nasıl geçtiğine dair karşılıklı sohbet ederek paylaşımda bulunmalıdır.
Psikolog Fatma Hazal SARI: Gebelik sürecinde her anne adayı bazı dönemlerde farklı konularla ilgili stres yaşayabilmektedir. Bebeği etkileyen stres uzun süren ve yüksek seviyelerdeki stres durumlarıdır. Önemli değişiklikler, kayıplar, sağlık sorunları, doğal afetler veya aile içi şiddet gibi etkenler bebeğin de etkileneceği stres kaynakları arasındadır. Gebelik sırasında stres bebeğin gelişimini etkiler ve erken doğuma sebep olabilir. Doğum sonrasında da bebeğin ilerde kaygı sorunları, davranış problemleri gibi sorunlar yaşamasına sebep olabilir.
Gebelik sırasında stresten uzaklaşmak ve rahatlamak için güvenilir yakınların desteğini almak, stres kaynağı ile ilgili konuşmak, duygular paylaşmak önemlidir. Bunun dışında nefes egzersizleri, rahatlama egzersizleri, spor ve yoga yapmak da anne adayının rahatlamasına yardımcı olacaktır.
Psikolog Ayşe Sena AYHAN:
Bebekler dünyaya gözlerini ilk açtığı andan itibaren genellikle gördükleri ilk kişiler anneleridir. Bu sebeple hem annenin hem de bebeğin psikolojisi birbiriyle etkileşim halinde gibidir. Tıpkı annelerin bebeklerinin nasıl hissettiğini fark ettikleri gibi annelerin içinde bulunduğu duygu durumu da bebekler çok kolay hissederler. Özellikle emzirme anları anne ve bebek için özel bir andır. Anne ve bebek arasındaki bağlanmanın temellerinin de bu anda atıldığı söylenmektedir.
Psikolog Ayşe Sena AYHAN: Çocuklar gelecekte yetişkin birer birey olacaklar ve bu dünyayı da başkalarıyla paylaşmak zorundalar. Bu sebeple aileler tarafından paylaşma sadece oyuncak gibi nesne paylaşma olarak görülmemelidir. Değerleri, duyguları ve hayatı paylaşma olarak değerlendirilmelidir. Çocuğa bu çerçevede paylaşma öğretilebilirse çocuk da ileriki hayatında paylaşma konusunda daha rahat hissedebilir.
Eğitim Danışmanı, Pedagog Prof. Dr. Norma Razon: Yüksek enerjili çocukla başetmenin yolu, enerjisini sevdiği, ilgi duyduğu ve başarılı olduğu bir alana yönlendirmek, enerjisini sportif, sanatsal ve/veya zihinsel bir hobi ile tüketmek, bedensel gelişimini yakından izlemektir.
Eğitim Danışmanı, Pedagog Prof. Dr. Norma Razon: Yasak kesin çözüm değildir ancak sınırsız özgürlük de çözüm değildir. Yapılabilir olanın, yapılmaması gerekenin belirgin olması, nedenlerinin mantıklı bir şekilde basitçe açıklanması, kuralların net olması, sınırların çizilmiş olması, çocuğun yaşadığı ortamı güvenli kılar.
Eğitim Danışmanı, Pedagog Prof. Dr. Norma Razon: Çocuğa merak duygusunu aşılamak, onu öğrenmeye, araştırmaya, okumaya, gezip görmeye teşvik eder, Bir yerden söz edildiğinde gidip orayı gezmek, bir bilgiden söz edildiğinde onu ezbere kabullenmeyip deney yapmak, bir matematiksel kavram öğretildiğinde nesneler üzerinde çalışarak, nesneleri sayarak, bölerek, sıralayarak, kavramı anlaşılır kılmak, öğrenmeyi hızlandırır ve kalıcı kılar. Çocuğun her öğrendiğine ilgi duymak, yeni öğrenileni paylaşmak ve tartışmak, öğrenme isteğini kamçılar. Merak öğrenmenin itici gücüdür.
Eğitim Danışmanı, Pedagog Prof. Dr. Norma Razon: Çocuğa görgü ve nezaket kurallarını öğretmenin yolu: öncelikle evde ve aile içinde anne babanın birbirlerine, çocuklarına ve aile büyüklerine sevgi, saygı ve nezaketle yaklaşması ile mümkündür. Nezaket kuralları her yerde, sokakta, okulda, sporda, trafikte, alışverişte, tanıdıklarla, arkadaşlarla, komşularla, yaşıtlar-büyükler ve küçüklerle hatırlanmalıdır. Nezaket ve görgü kurallarını çocuklar, anne babalarını, öğretmenlerini gözlemleyerek öğrenirler.
Eğitim Danışmanı, Pedagog Prof. Dr. Norma Razon: Çocukların mutluluğu anne babanın mutlu birer ebeveyn olmasına bağlı. Çocukların mutluluğu, anne babanın onları şımartmasına, her istediklerini yapmasına- almasına bağlı değil. Çocukların mutluluğu, :sevgi, şefkat, ilgi, güven, kural-sınır ihtiyaçlarının, anne baba tarafından karşılanmasına bağlı. Çocukların mutlu büyümesi, ebeveynin onlara sağladığı sağlıklı, huzurlu, güvenli ortama bağlı. Çocukların mutlu olması, anne babanın onların özelliklerine uygun bir eğitim-öğretim programını seçmesi, onlara ne aşırı sert ne aşırı hoşgörülü bir disiplin uygulanması, ne aşırı koruyucu ne de aşırı baskıcı davranması ile mümkün. Anne babalar çocuklarına güvenmeli ki çocuklar da kendilerine güvensinler.
Eğitim Danışmanı, Pedagog Prof. Dr. Norma Razon: Gelişimin en hızlı olduğu ilk yıllarda, çocuklarınıza beslenme, uyku, temizlik, tuvalet alışkanlıklarını kazandırmaya özenin. Küçük yaşlarda kazanılan alışkanlıkları sürdürmek, geç yaşta alışkanlık kazandırmaktan veya yanlış oturmuş alışkanlıkları değiştirmekten daha kolaydır.
Alışkanlık kazandırmak için en önemli yol, ona örnek olmaktır.
· Yemekleri öğünlerde yemek, önce mama sandalyesinde sonra aile sofrasında yemek, besin miktarını çocuğa göre ayarlamak, kendi yemeğe başladıktan sonra kendi kendine yemek fırsatı vermek, ekran karşısında yememek, aşırı seçici olmadan ve sürekli oturup kalkmadan, ailece keyifli yemek yemek ideal beslenme alışkanlığıdır.
· İlk 3-6 aydan itibaren, bebeğin bir sağlık sorunu yoksa, anne baba sevgi ve ilgisine doyduktan sonra, belli bir saatte yatırılması ve kaldırılması, yatağında veya beşiğinde yatırılması, ayakta veya kucakta sallayarak uykuya geçirilmemesi, anne baba yatağında anne veya babaya sarılarak uyutulmaması, kötü rüya gördüğünü söylediğinde veya korktuğunda ona destek olunması, yaş korkularının dikkate alınması, uyku alışkanlığının ediniminde önemlidir.
· Yataktan kalkınca el-yüz yıkama, sofraya oturmadan, sofradan kalktıktan sonra, sokaktan- okuldan eve gelince, tuvaletten çıkarken el yıkama, sabah-akşam diş fırçalama, her gün veya belli bir düzende banyo-duş yapma, tırnak kesme, el-tırnak-beden temizliğinin önemini kavrama, giysilerin, oyuncakların ve eşyaların temizliğin, odanın ve evin havalandırılması, temizlik alışkanlığının ana kurallarıdır.
· Tuvalet alışkanlığını kazandırmanın yolu: bebeklikte bebek altını kirlettiğinde bezinin düzenli değiştirilmesi, çocuk bezini atmaya hazır olduğunda bunun dikkate alınması, çocuk hazır olmadan oturak veya klozete çişini ve kakasını yapmaya zorlanmaması, ishal veya kabız olduğunda gözden kaçmaması, tuvalet alışkanlığını kazandırmak için rüşvet ve tehdit ile cezaya başvurulmaması önemlidir.
· Söz dinlemek, ailenin belirlediği makul kurallara uymak, anne babanın çizdiği kuralları benimsemek, küçüklere-hayvanlara-bitkilere özetle tüm canlılara sevgi ile yaklaşmak, büyüklere saygılı davranmak, yardımlaşma-dayanışma-paylaşma gibi ilkeleri benimsemek, küçük yaşta kazandırılması ve sürdürülmesi gerek temel alışkanlıklardır.
Eğitim Danışmanı, Pedagog Prof. Dr. Norma Razon: Çocuğa sevildiğini söylemek, bizim için değerli olduğunu tekrarlamak, varlığından mutlu olduğumuzu anlatmak ne kadar yararlı, huzur verici, memnun edici ise "sırık, dört göz, çelimsiz tarzan, koca kulak, sıska, şişko...gibi olumsuz lakaplar takmak o kadar zararlı, üzücü, küçük düşürücü, yıpratıcıdır.
Bu lakaplar zararlıdır çünkü çocuğun kendini değersiz hissetmesine yol açar, özgüvenini sarsar, beğenilmek ve onay almak için çabalamasına neden olur, onu eleştiriye ve kaybetmeye tahammülsüz kılar. Beğenilmediğini, alay edildiğini düşünen çocuk yaşıtlarından, arkadaşlarından, yetişkinlerden kaçar, sınıfta, parkta, topluluk içinde kendini göstermekten kaçınır, grup oyun ve faaliyetlerinde yer almaz, köşesine çekilir, sosyalleşemez, içine kapanır. Bazı hallerde de tam tersine hırçın, agresif, oyun bozan olur, olumsuz davranışlarla dikkat çeken, istenmeyen çocuk olur .
Yaramaz, yalancı, hırsız damgasını yiyen çocuk, "Beni ne de olsa yaramaz /yalancı/ hırsız bellediler ben de yaramazlık/ yalancılık/ hırsızlık yapayım" diyerek ciddi davranış bozuklukları gösteren, dışlanan çocuk olur.
Olumsuz lakaplardan kaçınmak kadar "dünyanın en güzel kızı, dünya güzeli, dünyanın en yakışıklı çocuğu, üstün zekalı kızım, üstün yetenekli oğlum" gibi abartılı yakıştırmalardan da kaçınmak gerekir.
Eğitim Danışmanı, Pedagog Prof. Dr. Norma Razon: Aile içi ilişkiler ne kadar huzur verici, keyifli, mutlu, dengeli olursa çocuk o kadar huzurlu, mutlu, güvenli olur, aile bireyleri ile kurduğu iletişim sağlıklı olur.
Her ailede ufak tefek anlaşmazlıklar, sürtüşmeler olabilir, bunlar kısa sürede tatlıya bağlandığında çocuk üzerinde kalıcı olumsuz etkiler bırakmaz.
Aile bireyleri arasında sürekli kavga, tartışma, saygısız konuşma, aşağılama, suçlama varsa küslük, küskünlük, iletişimsizlik varsa, çocuk bu durumdan olumsuz etkilenir, ürkek olabilir, her an anne babasının ayrılacağı kaygısını yaşayabilir, endişeli ve huzursuz olabilir. Bu kavgaları durdurmak ve ilgiyi üzerine çekmek için hasta, hastalıklı, ağlamaklı, yemeyen, uyumayan, karnı ağrıyan, kusan, anneden/babadan başkası ile durmayan, bebeksi bir çocuk haline dönüşebilir, gelişiminde duraklama hatta gerileme görülebilir.
Bazı hallerde çocuk hırçın, asabi, agresif, anneye babaya ve arkadaşlarına vuran oyunlarını bozan, anne babayı birbiri ile konuşturmayan huzursuz, mutsuz, baş edilemeyen, kurallara uymayan, söz dinlemeyen bir çocuk haline dönüşebilir.
Evinde hiç kavga görmemiş bir çocuk da en ufak bir ses yükselmesinden, görüş ayrılığının yarattığı en hafif anlaşmazlıktan etkilenebilir. Çocuğa bir sorunu çözmek için anne babanın tartıştığı anlatılır, kısa zamanda anne baba barışır, evde huzur ve barış atmosferi oluşursa, bu olumsuz etkilenme kısa süreli olur, kalıcı olmaz.
Eğitim Danışmanı, Pedagog Prof. Dr. Norma Razon: Biz anne babalar mükemmel değiliz kimse de mükemmel olmamızı beklememeli, bazen ağzımızdan kötü bir söz çıkabilir, bazen istemediğimiz bir hareket yapabiliriz. Örneğin trafikte önümüzdeki arabanının sürücüsünün ani bir fren yapması ve bizi bir kazanın eşiğine getirmesi, bizi sinirlendirebilir, arabada çocukların olduğunu unutarak ağzımızdan kötü bir söz çıkmasına neden olabilir. O sırada yapılacak tek şey: çocuklardan özür dilemek, öndeki sürücüye kızdığınız için kendinizi kontrol edemediğinizi söylemektir.
Bazen sevdiğimiz, saydığımız bir aile büyüğüne, çocuğumuzu şımarttığı (yemekten önce çocuğumuza şeker-çikolata verdiği) için çıkışabiliriz, büyüklere saygılı olmayı öğreten biz, bu hatamızdan ötürü çocuklarımızdan özür dilemeliyiz.
Çocuklarına yalan söylememeyi öğreten bir doktor anne/baba, hastaneden eve yorgun dönüp biraz istirahate ihtiyaç duyduğunda, gelen telefon çağrısını hemen yanıtlamamak için evde olmadığını, birazdan evde olduğunda telefon edeni arayacağını söyletebilir. Çocukların gözünde yalancı durumuna düşen bu ebeveynin çocuklarına şu açıklamayı yapması gerekir: "Çocuklar şu anda o kadar yorgunum ki, arayana doğru bir cevap veremeyebilirim, 10 dakika dinlendikten sonra aradığımda daha çok yardımcı olabileceğimi düşünüyorum".
Önemli olan çocuklarımıza iyi örnek olmaktır , hata yaptığımızda da çocuklarımızdan özür dilemek ve hatamızın nedenini anlatmaktır.
Uzman Klinik Psikolog Sena AYHAN: Çocuğunuza telefon alabilmek için genellikle belirli bir yaşa gelmesini beklemek gerekmektedir. Çoğunlukla 12 yaşından küçük çocuklara telefon almak zorunlu olmadıkça, güvenliği gibi konular dışında tercih edilen bir yöntem olmamalıdır. Burada önemli olan çocuğun telefon kullanabilme olgunluğuna erişip erişmediğidir. Eğer 12 yaşındaysa ve gerekli olgunluğa sahip değilse almamakta fayda olabilir. Telefon alınmadan önce nasıl kullanılması gerektiğine dair çocuğa belirli sınırlar çizilmelidir. Zaruri olmadıkça basit bir telefon alınabilir. Akıllı telefon dışındaki telefonlar da aileler için seçeneklerden birisidir.
Çocuğa telefon alındıysa bile 13 yaşından önce sosyal medya hesabı açılmamalıdır. İnternete girişlerde süre ve içerik sınırlandırılması getirilmelidir. İnternete filtre koymak için telefon operatörlerine veya programcılara danışılabilir.
Başarılı bir şekilde güncellendi
Başarılı bir şekilde silindi
İşleminiz gerçekleştirilirken hata oluştu.