Gelecek, içinden geçtiğimiz yıllarda oluşuyor. Neslimiz bir geçiş, bir sıçrama dönemine denk geldi. Bu belirsizlik ortamını yönetmek yalnızca şirketlerin ve liderlerin sorunu değil. Bireysel düzlemde de hepimizin meselesi haline geldi. Geleceği öngöremiyoruz, hayatın akışı kontrolümüz altında değilmiş gibi hissediyoruz ve nasıl pozisyon alacağımızı bilemiyor, bir şeye tutunamama hissiyle endişeleniyoruz. Bizi endişeye sevk eden bu kontrolsüzlük hissi ile başa çıkabilmek için yapabileceğimiz bir şey var: Kontrolümüzde olana odaklanmak!
Kontrolümüzde olan kendi iç dünyamızdır. Pusulamız, değerlerimiz ve yaşam amacımız; referansımız, ilkelerimiz ve irademiz olursa, sisler içinde kaybolmadan ilerlememiz mümkün olabilir.
Pusulası zengin iç dünyası olan, dünya ile anlamlı bağlar kurabilecek, kendinden daha büyük bir şeye hizmet etmeye adanmışlık duygusunun ne olduğunu anlayan, paylaşmayı bilen, değer dünyası zengin bir birey yetiştirerek çocukları geleceğe hazırlayabiliriz.
Çünkü ancak böyle yetişen bireyler, okulda öğrendikleri bilgiler 2 seneye kalmadan yenilendiğinde, çalıştıkları iş 5 yıl içinde yok olduğunda, dünyanın 7 milletinden insanlarla birlikte, evden /ofisten/ dünyanın bambaşka bir yerinden çalışmaya adapte olmak zorunda olduğunda zihinsel ve duygusal olarak dayanıklılık gösterebileceklerdir.
Çocukların ne okuyup ne meslek seçeceğinden daha çok, duygusal zekalarına yatırım yapılması gereken bir dönemden geçiyoruz. Bu geçiş döneminde yeniden şekillenen dünyanın geleceğini tasarlayacak olan onlar çünkü…Yetişkinler olarak dünyamızın iyi bir geleceği olmasını istiyorsak çocukların sağlam ruhlar ve zihinlere sahip yetişkinler olmasını sağlamak en temel odağımız olmalıdır.
ÖZBİLİNÇ
ÖZYÖNETİM
SOSYAL BİLİNÇ
İLİŞKİ YÖNETİMİ
Tavsiye kaynak:
Duygusal zekâ neden IQ’dan daha önemlidir?
Daniel Goleman
Başarılı bir şekilde güncellendi
Başarılı bir şekilde silindi
İşleminiz gerçekleştirilirken hata oluştu.