Çocukluktan ergenliğe geçiş sürecinde bireyde bedensel, zihinsel, sosyal, davranışsal anlamda bir dizi değişiklik yaşanır. Beden ve zihin kendini erişkinliğe hazırlamaya başlar. Bu hazırlık dönemi bireyin gelişiminin en hızlı olduğu dönemlerden biridir.
Çocukluktan ergenliğe geçişin ilk sinyallerinden biri bedende yaşanan değişikliklerle ortaya çıkar ve adeta bir büyüme atılımı yaşanır. Bu değişiklikler kızlarda; göğüslerin büyümesi, kalçaların genişlemesi, vücutta kıllanmanın artması, menstrual döngünün başlaması, yağ dokusunun ve buna bağlı olarak vücut ağırlığının artması; erkeklerde ise yine kıllanmanın artması, cinsel organların gelişimi, yüzde sivilcelenme, boy uzaması, sesin kalınlaşması, kas dokusunun ve vücut ağırlığının artması gibi değişikliklerdir. Bedendeki bu değişikliklerle vücut, kendini yetişkin bir insanın boyuna, ağırlığına, bedensel ve cinsel özelliklerine hazırlar. Bu hızlı büyüme döneminde el ve ayaklar çoğu zaman bedenin diğer bölümlerinden daha çabuk geliştiği için bu durum geçici sakarlıklara yol açabilir.
Bu dönemde beynin frontal lobundaki sinir hücrelerinin bağlantısı hızla artmaya başlar. Beyin gelişiminin en hızlı olduğu dönemlerden biridir. Bu dönemdeki bireyler, çocukluk döneminin somut düşünme sisteminden sıyrılarak soyut düşünme becerileri geliştirir ve gelecekle ilgili düşünceler de üretirler. Kendilerine bir hedef belirleyip büyük hayaller kurabilirler. Felsefe, din, ahlak, siyaset gibi konular ilgilerini çekmeye başlar. Varsayımlar kurabilir, karmaşık sorunları çözebilirler. Daha önce kabul ettikleri düşünceleri, değerleri ve kararları sorgular, tartışır ve karşı çıkabilirler. Bu da çevrelerindeki insanları şaşırtabilir. “Benmerkezci düşünme” biçimi sergilerler. Yani dünyaya ve olaylara kendi açılarından bakarlar ve diğer insanların onları anlamadıklarını düşünebilirler. “Ben her şeyle başa çıkabilirim, bana bir şey olmaz.” veya “Anne sen aşık olmanın ne demek olduğunu nereden bileceksin?” şeklinde düşünme eğiliminde olmaları benmerkezci düşünme özelliğinden kaynaklanır.
Bu dönemde birey, içinde yaşadığı toplum tarafından kabul edilebilir olan ve olmayan davranışların farkına varmaya başlar. Çocukluktan ergenliğe geçerken ve ergenlik dönemi boyunca da dikkat çeken en önemli özellikler; çabuk kurulan ve bozulan ilişkiler, toplumun veya içinde bulunduğu çevrenin ilgisini çekme, beğenilme, saygınlık kazanma isteğidir. Akranlarla vakit geçirmenin çok daha önemli olmaya başladığı, akran ilişkilerinin ve romantik ilişkilerin ön plana çıktığı bu süreçte birey, aynı zamanda çevresinde “onun gibi olmak istediği” kişileri arar. Böylece kimlik gelişimi için önemli olan özdeşleşmeyi yaparak kişiliğine biçim vermeye çalışır. Bu dönemde birey “Ben kimim? Kime benzemeliyim? İleride ne olacağım? Toplumdaki yerim ne?” gibi sorulara yanıt bulmaya çalışır. Anne babanın eleştirildiği, onların değer yargılarının çokça sorgulandığı ve bazen bu değerlerden uzaklaşıldığı görülür. Zaman zaman kimsenin onu anlamadığını düşünebilir.
Çocukluktan ergenliğe geçişte en belirgin olan davranışlardan biri, bireyin odasında yalnız başına geçirdiği vakitte artış olması, ayna karşısında geçirilen zamanın artması, dış görünüşün çok daha fazla önemli olmaya başlaması, dürtüselliğin artması sebebiyle ani çıkışların yaşanması şeklinde görülür. Bir yandan birey ailesi tarafından hala çocuk olarak görülürken çocuklukta sergilemediği bazı davranışları sergilemeye başlamıştır. Bu durum ailelerde kafa karışıklığı yaratmakta ve “Çocuğuma ne oluyor?” şeklinde sorgulamalar yapmalarına, çoğunlukla endişe hissetmelerine neden olmaktadır.
Tüm bu değişimler oldukça sağlıklı ve gereklidir. Zaman zaman çatışmalar ya da aileler tarafından olumsuz olarak görülen durumlar yaşansa dahi, bu sürecin insan hayatında çok önemli, gerekli ve her insanın yaşadığı bir dönem olduğunu unutmamak gerekir. Bu sürece problemlerin yaşanmasının kaçınılmaz olduğu bir süreç olarak bakmak yerine, bir çocuğun kendini yetişkin olmaya her anlamda hazırladığı ve bu hazırlık sürecinin bir anda ve kendiliğinden başlamasının çocukta da kaygı ve korku uyandırdığı unutulmamalıdır. Bu sebeple ebeveynlerin, çocuklarının ne yaşıyor olduğunu bütüncül bir perspektiften görerek destek olmaları, eleştiriden ve nasihatten uzak davranmaları, çoğu zaman çocuklarının da fikrini alarak saygıyla yaklaşmaları, bu süreçte yaşanabilecek sıkıntıların ya da krizlerin sağlıkla aşılmasında çok önemlidir. Ayrıca yukarıda sayılan özelliklerin hepsinin her çocukta görülmeyebileceği ve bu özelliklerin dozunun her bireyde farklı olabileceği de akıllardan çıkarılmamalıdır. Her insanın biricik olduğunun bilincinde olunması, ebeveynlerin çocuklarını çok iyi tanımaları bu dönemde sürdürülecek iletişimde en kritik noktalardan biridir.
Yararlanılan Kaynaklar:
Gander M.J. & Gardiner H.W. (2004). Çocuk ve ergen gelişimi. (5. Baskı). (A. Dönmez& N. Çelen& B. Onur, Çev.). Ankara: İmge Kitabevi. (Orjinal çalışma basım tarihi: 1993).
Şahin, Ş. & Çövener Özçelik, Ç. (2016). ERGENLİK DÖNEMİ VE SOSYALLEŞME. Cumhuriyet Hemşirelik Dergisi, 5(1), 42-49. Retrieved from https://dergipark.org.tr/en/pub/cumunuj/issue/24592/260371
Başarılı bir şekilde güncellendi
Başarılı bir şekilde silindi
İşleminiz gerçekleştirilirken hata oluştu.