Geçirdiğiniz Hastalıkların Psikolojik Nedenleri | Çocuklu Dünya
 
Gelişim Sorunları

Hastalıkların Psikolojik Nedenleri Nedir?

Tarih: 9 Nisan 2020 - Perşembe
Uzman görüşü için konu öner.

Hastalıkların Psikolojik Nedenleri Nedir?

HASTALIKLARIN RUHSAL VE ZİHİNSEL NEDENLERİ NEDİR?


Yaşam kalitemizi düşüren en önemli faktörlerden biri de sağlık sorunlarımızdır. Kronik olsun olmasın, bedenimizde oluşan her türlü ağrı ya da acı, devam süresine göre tüm yaşantımızı olumsuz etkiler. Zihinsel anlamda yaşadığımız sorunlar, moralimizin bozulmasına, dikkatimizin dağılmasına ve gerginliklere yol açabilir.


Gerçek şudur ki, iç dünyamızda yaşadığımız, mutsuzluk ve huzursuzluk gibi sorunlar, sadece ruhsal değil, bedensel olarak da sağlıksız olmamıza neden oluyor.

Yaşantımızda, başımıza gelen tüm olaylar gibi, sağlık sorunlarımızda tesadüfi değildir, mutlaka bir nedeni vardır. Doğuştan gelen rahatsızlıkların dışında yaşanan sağlık sorunları, bedenimizin bize verdiği uyarı sinyalleridir. Beden, hangi dünyevi düşünce kalıbından memnun değilse, o dünyevi düşünce kalıbını yansıtan organın işleyişini yavaşlatmaya başlar. Kısacası, her organın bağlı bulunduğu bir duygu bağlantısı vardır. Genelde, kişi ne kadar rahat, mutlu ve huzurluysa, bedeni de o denli rahat ve sağlıklıdır.

Hastalıklar ve bunların ruhsal ve zihinsel nedenleri:

Alerjiler : Kime karşı alerjiniz var? Eğer ki biriyle anlaşamadığınızı düşünüyor veya ciddi bir sorun haline getirmişseniz, vücut devreye girip olayın ciddiyetini size fiziksel olarak yansıtır.

Üye olun çocuk gelişiminde size rehberlik edelim!
Doğumdan itibaren çocuğunuzun gelişimine göre günlük eğitim planı
Uzmanların hazırladığı 2.500’den fazla eğitici oyun
Uzmanlarla seminerler
Uzmanlara danışma

Boyun ağrısı : Yaşama bakış açısından esnek olmamak, inatçılık.

Öksürük : Dünyaya bağırma arzusu, beni duyun, beni görün haykırışı.

Sırt ağrıları : Yaşamdan maddi manevi destek talebi: alt sırt, para korkusu, orta sırt, suçluluk duygusu, üst sırt, duygusal destek arayışı. Kendini sevememekten kaynaklanan, sevilmeme duygusu.

Ağlayamama : Öfkeli gözler, sevgiyle bakmayı reddetme, bağışlayamama, kin duygusu.

Anemi : Evet/Ama yaklaşımı (yes/but), yaşam korkusu, yetersizlik duygusu.

Bağımlılıklar : Kendinden kaçmak, korku, kendini sevememek.

Tiroid : Söylemek istediklerini dile getirememe, baskılanmıştık duygusu.

Kronik hastalıklar: Değişimi reddetme, gelecekten korkma, güvende hissetmeme duygusu.

Görme sorunları : Yaşantıda görmek istenmeyen şeylerin oluşu.

İşitme sorunları : Duymak istemem, reddedilmiş.

Sistemimiz nasıl çalışır?

Kullandığımız sözcüklere çok dikkat etmeliyiz ve sadece olmasını istediğimiz şeyleri dile getirmeliyiz çünkü beyin negatifi algılamaz ve ağzımızdan çıkan her sözcüğü gerçek olarak kabul eder. Örneğin ”unutma” dediğimizde, beyin onu sadece “unut” diye algılar o nedenle “aklında tut” demek daha doğru bir yaklaşım oluyor. Birisine “panik yapma” dediğimizde, daha fazla panikleyecektir çünkü beyin “panik” sözcüğüne odaklanmıştır, onun yerine “sakin ol” sözcüğünü daha yerinde olur çünkü beyinin algıladığı komut “sakin ol” olacaktır. O nedenle ne yapmak istemediğimizi değil de, ne demek istediğimizi düşünerek dillendirmeliyiz. Hastalıklara gelince, çoğu insan hastalıklarına sıkı sıkı: tutunarak “benim diyabetim var”, benim “yüksek tansiyonum var” var diyerek onu sıkı sıkı sahiplenir, eh durum böyle olunca da hastalık da yaşam boyu sizi bırakmaz. Çünkü “ben” diye başlayan her cümleyi bilinçaltı sahiplenir ve emir olarak kabul eder. Birde tabi hastalıklarını kullanarak “kurban” rolünü oynayanlar vardır: onlar çevrelerinden daha önce görmedikleri ilgiyi görüyordur. Oysa yaşanan hastalıkların bir mesajı vardır ve kişi neden ben yerine, ”nerede yanlış yaptım ve bu hastalıkla bedenim bana ne söylemek istiyor veya yaşantımda neyi değiştirmeliyim” sorularını düşünüp yanıtlarını bulması gerekiyor. Bu aşamada olumlu düşünmek, olumlu sözcüklerle konuşmak çok önemli çünkü eylemlerimizi değiştirebilmek için söylemlerimizi değiştirmek durumundayız.

Yazımı, şöyle bir alıntıyla noktalamak istiyorum:

Eğer hala KIZIYORSAN, kendin ile kavgan bitmemiş denektir.

Eğer hala KIRILIYORSAN, gönül evinin tuğlaları pekişmemiş demektir.

Eğer hala KINIYORSAN, af makamına ulaşamamışsın (öfke ve kin seni çayır çayır yakıyor) demektir.

Eğer hala BEN demekten vazgeçmiyorsan, dizginlerin hala nefsinin elinde ve sen bu esarete boyun eğiyorsun denektir.

Eğer hala başına gelenlere yana yana üzülüyorsan, gerçeği bilmiyorsun denektir.

Eğer hala şikayet ediyorsan, HAKİKATİ göremiyorsun delmektir.


Üye olup, Haftalık Programımızı uyguladığınızda, 14 gün içinde çocuğunuzdaki değişimi fark edeceksiniz.
Çerez Kullanımı
Kişisel verileriniz, mevzuata uygun olarak toplanıp işlenir. Detaylı bilgi almak için Verilerin Korunmasını inceleyebilirsiniz.
X