Evden bir ebeveyninin ayrılması ile aile bütünlüğü bozulan çocuk terk edildiğini veya yalnız bırakıldığını düşünerek daha küçükken değer verdiği battaniye, oyuncak gibi nesnelere tekrardan bağlanabilir. Bu hislere kapılan çocuklar parmak emme, tırnak yeme, alt ıslatma gibi regresyon denilen gelişim düzeylerinin altında davranışlar sergileyebilirler. Ailelerin bu süreçte çocuklarına karşı sabırlı olmaları büyük önem taşır (Demirci, 2016; Bilir & Dabanlı, 1981).
Ebeveynleri boşanan çocuk regresyon yaşayabileceği gibi birçok duyguyu bir arada yaşayarak duygu durumunda da sürekli olarak bir değişim gözlenir. Önemli olan çocuğun duygularını ifade etmesini sağlamaktır. Duygularını dışarı yansıtamayan çocuk duygularıyla kendi kendine başa çıkmaya çalıştığı için sonraki dönemlerde ruhsal problemlerle karşı karşıya kalır. Duygularını ifade edemeyen çocuklar ileride başka insanların da duygularını anlayamaz (Şahbaz, 1994; Cebiroğlu, 1990; Büyükşahin, 2009). Duygu durumu sürekli değişen çocuk, ağlama, odadan çıkmak istememe, az konuşma, surat asma, aktivitelere katılmama, arkadaşlarıyla görüşmek istememe, saldırgan davranışlar sergileme gibi davranışlar gösterir. Bu davranışları sergileyen çocuğun duygularını görmezden gelmek yerine duygularını ifade etmesine fırsat sağlamak gerekir (Yavuzer, 1982; Özen, 1999).
Çocuklarda genel olarak bu tepkiler gözlemlenebilirken, aslında çocukların yaşlarına, cinsiyetlerine, aile yapılarına, duygusal dayanıklılığına bağlı olarak verdikleri tepkiler de farklılık gösterir. Küçük yaştaki çocuklar terk edilme ve yalnız kalma korkusu yaşarlar. Evden bir ebeveyninin ayrılması ile temel ihtiyaçlarının karşılanamayacağı korkusuna kapılan çocuk bir ebeveyninin evden ayrılmaması için direnç gösterir. Çocuğun etrafında birçok kişi olması çocuğun yalnızlık hissine kapılmasına engel değildir. Yeni bir düzene alışmak zorunda kalan çocuk anne-babasının eski ilgisini alamayacağı endişesi ile yalnızlık hissine kapılır. Çocuğun reddedilme hissini yaşamaması adına evden ayrılan ebeveyn ile çocuğun sık sık görüşmesi sağlanmalıdır (Sancaklı, 2004; Bulut, 1991).
Çocuğun içsel olarak verdiği savaşın dışında, öfkesi yoğun olan çocuk okulda, arkadaş ortamında, evde öfkesini dışa vurabilir, agresif davranışlar sergileyebilir. Öfkesini okulda dışa vurmasının yanında dikkatini derslerine veremeyen çocuğun okul performansında düşüş görülebileceği gibi okulda arkadaşlarıyla oynamak istememe, teneffüste sınıfta kalmayı tercih etme, çabuk öfkelenme, bağırıp çağırma, saldırgan davranışlarda bulunma davranışları da görülebilir. Boşanma sonrasında bazı çocuklar okula gitmek istemez, evde ya da annelerinin yanında durmak isterler. Bunun nedeni artık yalnız kalan annelerinin başına bir şey geleceğinden endişelenmeleridir. Okula gitseler dahi sık sık anneleri ile telefonda görüşerek iyi olduklarını bilmeye ihtiyaç duyarlar (Erkal, 2013; Tolungüç, 2016). Bütün bu durumlara agresif tepkilerle cevap veren ebeveynler, çocuğun yeni hayatına uyum sağlaması gereken dönemde daha çok bunalıma girmesine neden olurlar. Çocuğu dinlemek ve öfkesini kelimelerle ifade etmesine fırsat vermek çocuğun öfkesini yatıştırmaya yardımcı olur (Kalter & Rembars, 1981).
Boşanma sonrasında çocukların duygusal sorunları nın yanında uykularında da sorunlar gözlemlenebilir. Yalnız uyumak istememe, uykuya dalmada güçlük, huzursuz uyuma, sık uyanma, deliksiz uyumama, kabus görme, uykuda korku gibi durumlar sık rastlanılan durumlardır (Özen, 1999; Fritsch, 1985). Bu problemlerin dışında boşanma sonrası çocuklarda baş ağrısı, karın ağrısı, mide bulantısı gibi psikolojik kökenli olabilecek belirtiler görülebilir. Çoğu aile, bunun ilgi çekme amaçlı yapıldığını düşünerek problemi görmezden gelir, oysa çocuğun yaşadığı bedensel yakınmalarının psikolojik kökenli olma ihtimali yüksektir (Saygılı, 2014; Çetin, 2008).
Ebeveynleri boşanan çocukların büyük bir çoğunluğu bütün bu sorunlarla kendilerince anne-babalarının bir gün birleşeceği hayalini kurarak mücadele ederler. Bazen bu hayale körü körüne inanan çocuklar ebeveynlerini türlü bahanelerle sık sık bir araya getirmeye çalışırlar. Anne-babalar çocuğun kurduğu hayali besleyecek şekilde davranmamalı ve bir araya gelmeyecekleri konusunda kesin açıklamalar yapmalıdır (Hortaçsu, 1991; Landis, 1960; Şahbaz, 1994).
ÇocukluDünya Editörünün mesajı: Anne ve babalar yaşadıkları zorlu boşanma sürecinin kendi üstlerinde bıraktığı etkiyi aşmaya çalışırken zaman zaman farkında olmadan çocuklarını gözden kaçırabilirler. Yetişkin bireylerin bile alışmış oldukları bir durumu terk ederken zorlandıkları göz önüne alınırsa, aile yapısının tamamen yeni bir düzene geçiyor olmasının çocuk üzerinde yaratacağı stres küçümsenmemelidir.
Uzmanlar, boşanma süreçlerinde ailelerin çocukla olan iletişimlerini koparmaması gerektiğini, çocuğun duygularını anlayıp dile getirmesine yardımcı olunması gerektiğini vurgulamaktadır. Zaman zaman ise çocukların huysuz veya sıkılgan davranışlarının şımarıklık değil, bir dışa vurum olduğu anlaşılmalı, anlayışlı bir tavırla çözüme ulaşılmalıdır.
Başarılı bir şekilde güncellendi
Başarılı bir şekilde silindi
İşleminiz gerçekleştirilirken hata oluştu.