Deprem ve Çocuk | Çocuklu Dünya
 
Çocuk Gelişimi

Deprem ve Çocuk

Tarih: 15 Nisan 2023 - Cumartesi
Uzman görüşü için konu öner.

Deprem ve Çocuk

Deprem ve Çocuk

Ölüm kavramı çoğunlukla canlılığın bitmesi, bu hayatta olmamakla ilişkilendirilir. Aslında kaybı hissetmek için ölmek gerekmeyebilir. Gelecek ile ilgili planlarımızı, ilişkilerimizi, sağlığımızı vb. gibi birçok şeyimizi kaybedebiliriz. Bazen bunlar bir arada, bazen de sıra ile ya da hiç beklemediğimiz bir anda olabilirken, etkilerinin her şekilde tüm yaşamda hissedilebilir olduğu görülmektedir. Bir önceki yaşadığımız kaybın etkilerini atlattığımızı düşünürken, hayatımızın istediğimiz gibi gitmemesinin nedeni olarak geçmiş anılarımızın karşımıza çıktığını görebilmekteyiz.

Ölüm ile Tanışmak

Ölümle tanışmamızı, ailemizden birini kaybetmek olarak deneyimlediğimizde, sadece o figürün kaybı olarak yaşanmayacaktır. Tüm anılarımızı, ortak gelecek planlarımızı, birlikte oluşturduğumuz bağlantılarımızı yani her şeyimizi kaybederiz. Üzüntümüzü yaşama şekli ise, bizim kayıplarımızla baş etme şeklimizle şekillenir. Kaybın yarattığı üzüntüyü tanımak zor olmasa gerek. Bizi yas süreci ile karşılaştıran ilk aşama bu olacaktır, giderek derinleşen kayıp süreci bizi zorunlu bir değişime itecektir. Hiçbir kayıptan sonra aynı kişi olamayız. Kayıp gerçek bir değişim deneyimidir. Bu bir eksilmeden çok kaybın yarattığı yeni bir ‘ben’ oluş halidir. Bitip gitmesi beklenirken, tekrar tekrar kendini hatırlatan bir şeye dönüşür. Tüm gücümüz, baş etme becerimiz tekrar tekrar sınanır.

Kaybımızın (ölümünün) kabulü, bu durumun bir yanılsama olmadığı ve gidenin geri gelmeyeceği ‘o öldü’ ifadesi ile dile dökülür. Tüm duygularımızla bu durumu karşılamaya hazır olmasak da, yaşadığımız durumun farkında olduğumuzu hissederiz. Cenazelerin her inanışta farklı törenleri olmakla birlikte, aslında yaşanan durumu anlamaya yönelik bir anlam taşıdığını, bütün kültürlerde görürüz. Amaç aynıdır. Kayıp sürecini insanın doğasına uygun olarak işlemek amaçlanır. Kayıplarımızın farklı hikâyeleri olsa da, zihinlerimize kazınan ve her fırsatta onları hatırlamamıza neden olan ortak bir mekanizmaları vardır. Son yaşadığımız depremin etkileri sadece yaşanılan yerlerde değil, ülkemizin her yerinde hatta tüm dünyada travmatik olay olarak yerini almış bulunmaktadır.

Üye olun çocuk gelişiminde size rehberlik edelim!
Doğumdan itibaren çocuğunuzun gelişimine göre günlük eğitim planı
Uzmanların hazırladığı 2.500’den fazla eğitici oyun
Uzmanlarla seminerler
Uzmanlara danışma

Depremden Sonraki Süreç ve Bu Duruma Bağlı Geliştirilen Duygular

Yaşadığımız deprem, bizi rutinlerimizden çıkartıp varlığımızı fark etme ve sorgulama moduna geçirdi. Farkındalığımızın, tüm duygularımızın, düşüncelerimizin değişebileceğini gösterdi. Kendi korku ve kaygılarımızla uğraşırken, hepimizin yaşadığı gerçek bir korku filminin içine düştük. Depremin olduğu yerde yaşamasak bile, her görüntü ve haberle tekrar tekrar yaşanılanlara dâhil olduk. Şüphesiz yaşanılan deprem bugüne kadar gördüğümüz, duyduğumuz, hissettiğimiz, tattığımız, kokladığımız her şeyi etkiledi.

Deprem gelecekte bizi bekleyen, yaşayabileceğimiz olası felaketlerin etkilerini de hissettirirken, yaşadığımız geçmişteki olayların acısını da hatırlattı. Sadece bugün yaşadığımız olay olarak kalmadı, hepimizin zihinlerine geçmiş anılarımız, bugün yaşadıklarımız ve gelecekte bizi bekleyen korku ve kaygılarımız olarak yerleşti. Bütün bu karışık duygu ve düşüncelerle mücadele ederken, yapılacak en iyi şey: şimdiki zamanda kalmaya çalışmak olacaktır. İçinde bulunduğumuz anda kalmak için yapacaklarımız: korku, üzüntü gibi zorlayan duygulara şefkatle yaklaşmak olacaktır. Gelişen farkındalığımız bizi iyileştirecek daha güçlü kılacaktır. Farkındalık daha az endişeli olmaya, stresi yönetebilmeye, daha mutlu olmaya, zihinsel dayanıklılığa, bağışıklık sisteminin ve hafızanın güçlenmesine, davranışları kontrol edebilme kapasitesinin artmasına, sosyal ilişkilerde güvende olma duygusunun gelişmesine yardımcı olacaktır.

Depremin Çocuklar Üzerindeki Etkileri

Yetişkinlerin böylesine zorlandığı durumlarda çocukların, henüz bilişsel kapasiteleri olgunlaşmamışken, çok daha fazla zorlandığını görmekteyiz. Yaşadıkları, görüntülerine ya da haberlerine maruz kaldıkları deprem gibi doğal afetler, çocukların kaygı hissetmesine, ölüm korkusunu fark etmesine, gelecek ve şimdiki ana güvensizlik duymasına neden olmaktadır.

Huzursuzluk, çaresizlik, sıklıkla çocukların hissettikleri duygulardır. Bu hisleri tüm bedenleri ile yaşarken başa çıkma becerileri yeniden yapılanır. Bazen yaşananları daha önce deneyimlediklerinden farklı biçimde ifade etmeleri gerekebilir. Bunun farkına varırken hayal ederler, kendilerini baş ederken canlandırırlar, kendi kendilerine ne yapmaları gerektiğini sorarlar. Bazen çizerek, bazen söyleyerek, bazen de oynayarak tekrar tekrar yaşarlar. Çocukların farkındalıkları böyle gelişir ve iyileşir.

Çocuklar gerçek yaşamda korktuklarından, hayallerinde de korkarlar. Hayalinde korkmadığı şey, çocuğu gerçek yaşamda da korkutmayacaktır. Çocukların zihinlerinin içindeki resimleri, hikâyeleri fark edip iyileştirmek, onları gerçek korkulara karşı güçlü yapacaktır. Elbette birçok çözüm yolu bulunmaktadır. Çocuklarda iyileşmek için kullanılabilecek yolların başında

-Bolca oyun

-Sanatsal uğraşlar (resim, kil, müzik, dans…)

-Spor ve

-mindfulness gelmektedir. (Mindfulness çalışması, harekete geçen beyin bölgeleri ile çocukların duygu ve davranışlarını fark etmesine yarar. Tüm olup bitenlerin içerisinde, bedenini fark etmesine ve korku, kaygı ile ilgili bölgelerin değişmesine yardım eder.)  Çocuklar, olumsuz anıları iyileştirmeye çalışırken, onları gün içerisinde hatırlayıp baş etmeye çalışabilirler, Bazen baş etmenin en kolay yolu kendinden başka bir şeye dönüşmek olabilir. Kendini güvende hissetmiyorsa agresif davranabilir, ya da kendinden küçük bir çocuk gibi davranabilir. Böyle zamanlarda çocukların duygularına odaklanmak ve bolca konuşmak, sadece o anı değil geçmişteki yaşadıkları ile ilgili duygularını ifade etmesini sağlamak rahatlatıcı olacaktır.

Travmalarda çoğunlukla aileler çocuklara nasıl yaklaşacağını bilememektedir. Ebeveyni yanında olmadığında çocuğun ne hissetmiş, ne düşünmüş olabileceği sorusu birçok ailenin üzerine düşünmesine yol açar. Çocuklarımızı tanıdığımızı düşünsek bile travmatik deneyimler maalesef hepimizin sınandığı bir deneyime dönüşebilmektedir.

Ebeveynin çocuğunun gücünü de bilmesi önemlidir. Kendimizin ve çocuğumuzun bu deneyimdeki zorluklarla baş etme gücü, geçmişteki travmatik anılarımız ve çocuğumuzla kurduğumuz ilişkide gizli olacaktır. Güvende olmama hali, yaşanılan deneyimin yarattığı travma, çocuğa güvende olabileceği yerleri ve kişileri düşünmeye itebilir. Çocuklar çoğunlukla evlerini en güvenli oldukları yer, ebeveyni de yanlarında en güvende oldukları kişiler olarak hissederler. Çocuk için bazen arkadaş grubunda olmak, bazen ebeveyninin yanında olmak, bazen evinde olmak, bazen elinde bir oyuncağını tutmak iyi gelebilmektedir.

Kendi bedenini ve ebeveyni ile ilişkisini nasıl kullandığı, yine güvende olma duygusunu hissetmesine yardımcı olacaktır. Çocuğun konuşarak ifade etmekte zorlandığı ama tüm vücudu ile ortaya koyduğu kaygı halinin yarattığı işaretleri dikkatli takip etmek gerekir. Çocuklar çoğunlukla dillendirdikleri korkularının gerçeğe dönüşmesinden kaygılanırlar ve korkularını konuşmaktan kaçarlar. Korkuları, kayıpları çalışmak zorlayıcı olabilir ve bunları tekrar yaşamakla ilgili bir tehdide dönüşebilir. Çocuklarda olumsuz düşünceyi ifade etmekten kaçmak, konuyu değiştirmek ya da iletişimi kesmek sıklıkla karşılaşılabilen bir durumdur. Çocuğa konuşmak istemediği korku ve kaybı ile ilgili soru sormak yerine bunun yerine ne düşünmek isterdin diye sorulabilir? Bu soru hem rahatlatıcı, hem de cesaretlendirici olacaktır. Duygu ve düşüncelerini rahat ifade etmesini sağlayacaktır. Resim çizmek ya da yazarak anlatmak çoğunlukla sözel olarak ifade etmekten daha kolay olabilmektedir.

Çocuğa:

- “Korktuğun şeyin resmini çizer misin ?” denilebilir. Resim çocuğun yaşadığı durumun görsel olarak canlanmasına ve yaşadığı deneyimi fark etmesine yardımcı olacaktır.

-ya da hangi duygu ve düşüncelerinin değişmesini istediğini yazarak anlatması teklif edilebilir.

-“Bu korku veya kaybınla nasıl baş edebiliyorsun ?” denilebilir. Kendi gücünü fark etmesine yardım edilebilir.

-“Ne hissetmek isterdin ?” diye sorulabilir. “Tüm bunları hissederken neye ihtiyacın var?” denilebilir.

- “Bu duygularını bedeninin neresinde hissediyorsun?” şeklinde sorulduktan sonra çocuktan bedeninde neresi olduğunu göstererek ve/veya resim yaparak kendini ifade etmesini sağlamalıdır.)

Öncelikle üzüntü ve korku yaratan olayı değil yarattığı duyguyu anlamaya çalışmak, çocuğa rahat bir ifade yolu açacaktır. Yaşanılan olayın büyüklüğü ve yarattığı travmanın gücü maalesef çocukta yaratacağı duygunun etkisini de belirler. Bu duyguyu çalışmak yani çocuğu korkuları ile yüzleştirmek en iyi yol olacaktır. Çocuk hep aynı şeylerden söz ediyorsa, duygusunun yarattığı etkiyi de aynı kuvvette hissediyor demektir. Onu donduran ve bulunduğu durumdan çıkartamayan etkileri de gözden geçirmek gerekmektedir.

Travma: Başkalarına olan yakınlığın, güvende olmanın, tüm bu durumların yarattığı stresin, zihinsel ve fiziksel dayanıklılığın sınandığı önemli bir yaşam deneyimidir. Çocukların travmayı yetişkinler kadar olgunlaşmış olarak yaşamadığını düşünürsek, travmanın, gelişimlerini bozucu etkilerini yaşamalarının kaçınılmaz olacağını söyleyebiliriz.

Yaşanılan travmanın sadece o andaki anılarla kalmadığı, çocuğun dünyasında kendi korku filmlerini yaratmasına neden olduğu görülmektedir. Yaşadığı travmanın anıları önceden ve sonradan yaşadığı birçok olayla eşleşebilir. Öncelikli görev: çocuğun güvende olduğu hissini uyandırmaktır. Özellikle çocuklar yaşamla ilgili deneyimleri az, güvende olma ihtiyaçları da yoğun olduğu için, kayıplarını yıkıcı olarak yaşarlar. Gelecekle ilgili planları şekillenmeden yaşadıkları kayıp tüm dünyalarını alt üst eder. Güven duyguları sarsılır. Bu durumun neden kendi başına geldiğini sorgulamaktan tutun, bu hayatın hak, adalet kavramını anlamaya çalışırlar. İyi ve kötü olmak kavramalarını düşünürken kafaları oldukça karışır. Ölümü bazen cezalandırılma aracı olarak algılarlar, özellikle okul öncesi dönemde bu düşünme şekli ön plandadır. Çocuk, ölenin ona kızdığı için onu bırakıp gittiğini, ya da ölen kişiyi üzdüğü için kendisini bırakıp gittiğini düşünür. Gidenin uzak bir yerde yaşadığı, bir gün geri geleceği düşüncesi hâkimdir. Özlemek ve öfkeli olmak, sıklıkla hissedilen karmaşık duygulardır. Çocuk için, yaşamın bir sonu olduğunu, gidenin bir daha geri gelmeyeceğini anlamak, bu somut düşünme döneminde pek mümkün olamamaktadır. İlkokul hayatının başladığı yaşlar, çocuğun soyut düşünme becerilerinin kazanılmasına başlanılan döneme denk gelmektedir. Artık bu yaşamın bir sonu olduğu, gidenin geri gelmeyeceğinin fark edilmesinin yanında, yaşamın içerisindeki her türlü tehlike ve kötülüğün çocuğun kendisine olduğu kadar sevdiklerine de çok yakın olduğu fark edilir. Bu farkındalık büyük bir korku ve kaygı hali yaratır. Çocukları sevdiklerinin onları bırakmaması veya yaşlanmamaları üzerine pazarlık yaparken bulabilirsiniz. Çocuk bir sevdiğini kaybettiğinde, kendi için büyük bir değişim başlar. Değişimin gücünü, kaybı ile geçmişte kurduğu ilişki belirler. Kaybettiği kişinin yerini alabilecek kişiler arar. Tüm düşünceleri, duyguları, bunları ortaya koyuş şekilleri ve bunlarla ilgili deneyimleri, kaybının yarattığı duygu ve düşüncelerin tekrar tekrar şekillenmesine yardım eder.

* * * * * * * * * * * *

ÇocukluDünya Yıllık Premium üyeleri uzmanlarla organize ettiğimiz seminerlere katılarak sorularını sorabiliyor. Siz de bu seminerlere katılıp sorularınızı sorabilir ve diğer üyelerimizin deneyimlerinden faydalanabilirsiniz. Yaklaşan etkinliklerimizi ve eski seminerlerin video kayıtlarını websitemizdeki Seminerler kısmında görebilirsiniz. Aşağıda daha önce sorulan sorulardan bazılarını ve cevaplarını görebilirsiniz.

Çocuğumda kusma atakları ve doktor korkusu

4 yaşında depremi ve korunma yollarını anlatmaya başladığımızda kusmaya başladı ve 15-20 dakika sürekli kustu. Doktor kontrollerimizde de bu şekilde kusma ataklı ve ağlamalı oluyor çocuklarda panik atak gibi bir davranış var mıdır? O anda ne söylesek güven vermeye çalışsak da duymuyor.

Eğitim Danışmanı – Pedagog Prof. Dr. Norma Razon:Mesela Doktor kontrolüne gitmeden bir doktor seti alıp o doktor olur Anne hasta olur anne öksürük tedavi eder, baba hapşırır o tedavi eder gibi doktorculuk oynanabilir. Yine aynı şekilde Anne “ben şimdi çok yemek yedim kusmam geldi sen doktor olarak ne yapabilirsin bana?” şeklinde oyunu devam ettirebilir. Panik yapmamak çok önemli sileriz ederiz eyvah kustuğu vah vah falan gibi çok fazla tezahürat yapmamak iyi olur. Belki de gerçekten çocuk kontrol edemediği bir durumdadır çocuk doktoruyla da bunu konuşmak lazım. Şimdi hani hastane öncesi doktor öncesi önlem alabiliyoruz ama yani bugün depremi konuştuk. Yarın başka bir doğal afetten söylediğince de bu çocuk aynı sıkıntıyı yaşayabilir ya da bir köpek korkusu kedi korkusu geliştirebilir, o zaman da yine bu kusma davranışıyla karşılaşabiliriz. Yani bunu çocuk doktoruyla paylaşmakta yarar var. Yoksa da bir çocuk psikiyatri görebilirse iyi olur.


Üye olup, Haftalık Programımızı uyguladığınızda, 14 gün içinde çocuğunuzdaki değişimi fark edeceksiniz.
Çerez Kullanımı
Kişisel verileriniz, mevzuata uygun olarak toplanıp işlenir. Detaylı bilgi almak için Verilerin Korunmasını inceleyebilirsiniz.
X